Necati Özkan ve Seçim Zamanı

6 Nisan 2015 Pazartesi

"Önce kavga bitsin, çoçuğumun kulağını ondan sonra çekerim!"

Etyen Mahçupyan, ‘Halk darbeye karşı yolsuzluğu tercih ediyor’ dedi. Yolsuzluğa rağmen son seçimlerde AKP’nin önemli bir kayba uğramamasını başkaca hükümet yanlısı yazar ve yorumcular da böyle analiz ediyor. Ne dersiniz?
Evet, yolsuzluğa rağmen neden AKP’ye oy vermeye devam ediyorlar? 
Çocuğunuzun mahallede karıştığı bir kavgayı düşünelim. Çocuğunuza kabahatli olduğunu bildiğiniz halde ceza vermezsiniz. Tersine o kavgada çocuğunuzu korursunuz. Olaylar yatışana kadar çocuğunuzu saklarsınız. Her şey sükûnete erdikten sonra çocuğunuzdan hesap sorarsınız. Seçmenin davranışı da böyle... 
Araştırmalara göre seçmen, AKP’nin lider kadrosunun çeşitli yolsuzluklara bulaştığını net olarak görüyor. Ama diyor ki, “Türkiye şu anda bir savaşta. Bu savaş bildiğimiz ve bilmediğimiz iç ve dış düşmanlara karşı yürüyen bir savaş...” 
Çünkü muazzam bir medya gücüyle seçmen beyni iğfal ediliyor. Seçmen beyninin iğfal edilmesinde AKP seçim kampanyası makinesi içinde görev üstlenen çeşitli entelektüeller ya da entelektüel görünümlü propagandistler var. Ve bu insanlar seçmene, hepimize Türkiye’nin bir tür saldırı veya savaş altında olduğunu anlatıyorlar. Bu yüzden de seçmen diyor ki, “Aman dur hele, şu iş bir bitsin, kulağını sonra çekerim. Ama şimdi çocuğumun safında yer alayım.” 
O nedenle kirli olduğunu bile bile oy vermeye devam ediyor. 
Ben gidersem darbe olur’, ‘ben gidersem çözüm süreci biter’, ‘ben gidersem başörtüsü özgürlüğü ortadan kalkar’ gibi söylemler de ‘savaş altındayız’ propagandasına dâhil mi? 
Gayet tabii. Bunda kaos ya da istikrarın bozulmasından sadece bir vatandaş olarak rahatsız olma durumu yok. Aynı zamanda kişisel olarak rahatsızlık da söz konusu...
Kişisel rahatsızlık derken?
Ekonomik olarak kendisine dokunacak bir şey var. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın dağıttığı yıllık sosyal yardım 13 milyar dolar civarında... 
Hane halkına yapılan yardımlar ile sosyal amaçlı transfer kalemlerindeki oranlar, geçen yılın ilk iki ayına göre iki kat arttığı söyleniyor…
Evet. Bu para Türkiye’deki en alttaki kesimlere dağıtılıyor. Yoksullara, özürlülere, yaşlılara, çaresizlere vs. 
Sadece ve sadece böyle bir yardımla hayatınızı idame ediyor olsanız, siz de istikrarın bozulmasından ve AKP’nin yerine başka bir iktidarın gelmesinden korkarsınız. Dolayısıyla sadece savaş politikası ya da genel olarak korku stratejisi insanları konsolide etmekle kalmıyor, aynı zamanda da insanlara “bu sistem bozulursa sen de bundan doğrudan rahatsız olursun” mesajları iletiliyor. 
Şunu da vurgulamak isterim; AKP Türkiye’deki diğer bütün siyasi partilerle kıyaslandığı zaman en organize, toplumun kılcal damarlarına kadar girebilmiş bir parti. Cemaatler, hatta Diyanet’e bağlı teşkilatlar vasıtasıyla yürütülen muazzam bir altyapı var ve bu altyapı, o muazzam mesaj bombardımanını seçmenin kulağına, bizim zannettiğimizden daha yüksek sıklıkta, bizim zannettiğimizden çok daha etkili bir şekilde bir şeyler fısıldıyor ve bunların hepsi çalışıyor. 
Ulusalcıların ‘bir torba kömüre, bir paket makarnaya oylarını sattılar’ gibi küçültücü söylemlerinin, yoksul nüfusu AKP’ye daha da ittiği yönünde değerlendirmeler yapılmıştı. Yoksullar üzerindeki AKP etkisi nasıl kırılır peki? Nasıl bir dil geliştirilmeli? 
Sosyal yardıma muhtaç insanların bu oranda varlığı özel olarak AKP’nin ama genel olarak sağ partilerin uyguladığı politikaların bir sonucudur. O politikaların sonucu vatandaşlar bu duruma düşürülür. Ama bunu bilmezler. 
Bunu bilmiyor olmaları onların kusuru değil. “Oyunu kömüre, makarnaya sattı” şeklindeki argümanlar sadece küçültücü değildir, aynı zamanda görevini hakkıyla yapmayan siyasi partilerin kendilerini rahatlatma yoludur. Seçmenin rakibinize oy vermesine kızacağınıza, niye ondan oy almayı beceremediniz ona bakmanız lazım. 
Seçmen elbette ki bir siyasi partiden / heyetten ekonomik fayda bekler. Onun nasıl sağlandığıyla ilgilenmez. 
Buradaki söylemlerin değişmesi ve özellikle soldaki siyasi partilerin hem örgütlenmeye, hem mesajlarını dağıtmaya, hem de insanları ikna etmeye en alttaki seçmen kümelerinden başlaması şart. 
6 Nisan 2015 - Evrensel Gazetesi'nden Serpil İlgün ile röportajdan...

Hiç yorum yok: