Necati Özkan ve Seçim Zamanı

17 Eylül 2015 Perşembe

Bütün partilerin bildiği sır...

7 Haziran'da güvenlik ve güvenilirlik açısından bir hayli yüksek meşruiyete sahip bir seçim yaptık. Peki 1 Kasım'da ne yaşayacağız? Seçim güvenliği ve seçim sonuçlarının güvenilirliği açısından 2 Kasım'da nasıl bir Türkiye'ye uyanacağız?

Vatandaşlar olarak bu soruları sormak için yeterince sebebimiz var. Bundan önceki yazımda bu çerçevede 1 Kasım seçimlerine özel bir meseleye dikkat çekmiş ve seçimde "bindirilmiş kıta ihtimaline dikkat" demiştim.
(http://www.radikal.com.tr/yazarlar/necati_ozkan/1_kasimda_bindirilmis_kita_ihtimaline_dikkat-1429151)   

Meclis'teki partilerin, daha fazla milletvekili çıkarmak için hangi seçim çevresinde kaç oya ihtiyacı olduğunu önceki seçimlere oranla çok daha kesin biçimde bildiğini ve partilerin, bazı seçim çevrelerine yoğunlaşmaya dayalı oyun planları uygulayabileceğini belirtmiştim. 

Eğer şu ya da bu parti, 1 Kasım'da hile yapmaya niyetli ise şartlar onlara önemli bir avantaj sunuyor diye uyarmış; adil ve özgür seçimlerin gereğine inanan herkes bu konuda dikkatli olsun demiştim.  "Seçmenin kendi seçim bölgesindeki seçmen sayısının 7 Haziran ile 1 Kasım arasında anormal bir biçimde artış göstermediğinden emin olarak sandığa gitmesini sağlamak zorundayız." diye de eklemiştim.

PARTİLERİN GÖRDÜĞÜ TABLO

Bilindiği gibi Türkiye’de 1960’ların başından beri adına d’Hondt denilen nispi temsil sistemi uygulanıyor. Bu sisteme göre, her seçim çevresinde partilerin aldığı oy toplamı, sırasıyla 1’e, 2’ye, 3’e, 4’e vs bölünüyor. O seçim çevresinin çıkaracağı milletvekili sayısına ulaşıncaya kadar bölme işlemi devam ediyor. Elde edilen paylar, parti farkı gözetmeksizin, büyükten küçüğe doğru sıralanıyor. Ve o seçim çevresinden çıkacak olan milletvekillikleri bu sıralamaya göre partilere dağıtılıyor.

Biz de 7 Haziran Genel Seçimlerindeki sonuçları her seçim çevresi için d’Hondt sistemine göre tek tek analiz ederek, 1 Kasım için kritik illeri anlamaya çalıştık.

Aşağıdaki tablo, 7 Haziran Genel Seçimlerinin sonuçlarına göre, belirli bir seçim çevresinde herhangi bir partinin kazandığı son milletvekilliğinin başka bir partiye geçebilmesi için gerekli olan asgari oy miktarını gösteriyor.


BİR KAÇ BİN OYLA MİLLETVEKİLLİĞİ EL DEĞİŞTİREBİLİR

Bu tabloda yalnızca, son milletvekilliğinin değişmesi için 5 bin civarı ve daha az oy farkı içeren seçim çevrelerini okurlarla paylaşıyorum. Buna benzer bir tablo, 6-10 bin oy farkı olan seçim çevreleri için de hazırlanabilir.

Tabloda belirtilen sayılar, son milletvekilliğini kazanmaya en yakın partinin ihtiyacı olan oy miktarının katsayısını göstermektedir. Kimi şehirlerde, benzeri bir miktara yakın oyla milletvekilliğini elde edebilecek ikinci bir parti de bulunabiliyor.

Aşağıdaki tabloyu bu seçim çevrelerinde mutlaka hile yapılacak diye yorumlamak elbette doğru olmaz. Ancak bu tablonun, hileye tevessül edebilecekler için, "işe yarar koordinatlar" sunduğuna da şüphe yok. 

STRATEJİK SEÇMEN DAVRANIŞI

Ayrıca bu tablo, stratejik seçmen denilen, somut olarak yaratacağı sonuca göre oy verme davranışını benimseyen seçmenler açısından da bir anlam ifade ediyor. Gerçekten de seçmenlerin bir bölümü, oyum boşa gitmesin düşüncesiyle, rejimde bir tehlike hissettiği gerekçesiyle, ülkenin gidişatını değiştirmek için zorunlu adres olarak görmesi nedeniyle, veya kendine en yakın hissettiği partinin o seçim çevresinde gösterdiği adayı benimsememesi gibi gerekçelerle kendileri açısından en iyi ikinci alternatife yönelebiliyorlar. Bu tür sonuca odaklı seçmenler destekledikleri veya karşı çıktıkları partilerin kendi şehirlerinde bir fazla milletvekili alması ya da alamaması için 7 Haziran'da oy vermedikleri bir partiye oy verebilirler. 

Her halükarda 1 Kasım'a giderken siyasi partilerin gördüğü bu tablonun seçmenler tarafından da bilinmesi, Avrupa Parlamentosu Venedik Komisyonu'nun (Avrupa Hukuk Yoluyla Demokrasi Komisyonu)  "Seçmenlerin düşünce oluşturma özgürlüğü" olarak tanımladığı özgürlüğün bir gereğidir.  

ÖRNEK : İSTANBUL 3. BÖLGE

Okurun 1 Kasım akşamı karşı karşıya kalabileceğimiz seçim güvenliği riskini daha net anlaması için yukarıdaki tablonun ne anlam ifade ettiği ile ilgili bir örnek verelim.

Aşağıdaki ikinci tabloda İstanbul 3. Bölge seçim çevresi (Üstteki tabloda kazandıran oy sayısı 254 olarak gözüken çevre) ile ilgili hesaplamaya bakalım. Bu seçim çevresinde, AKP 1.149.778, CHP 803.249, MHP 329.515 ve HDP 421.903 toplam oy almış. D’Hondt sistemine göre partilen toplam oyları aynı oranda tek tek bölündüğünde, 7 Haziran akşamı AKP 13, CHP 9, MHP 4 ve HDP 5 milletvekili çıkarmaya hak kazanmış.


Bu hesaplamada kilit nokta, sonuncu milletvekilinin kaç oy farkla kazanıldığıdır. Buna göre, MHP 82.379 oyla bu seçim çevresindeki 31. milletvekilliğini kazanmış. Rakamları tersinden okursak, ilave 253 oy (toplamda 253 x 14 = 3.542 oy) sağlayabilseydi AKP kendi 14ncü milletvekilini, ilave 2.055 oy (toplamda 2.055 x 10 = 20.550 oy) sağlayabilseydi CHP kendi 10nuncu ve seçim çevresinin 31. milletvekilini kazanmış olacaktı.

YSK tarafından açıklanmış olan seçim takvimine göre bu Pazar günü yurtiçi ve yurtdışı seçmen kütükleri kesinleşecek. Yurtiçi seçmenlerin oy vereceği yer ve sandıklar belirlenmiş olacak. Yurtdışı seçmenlerin oy kullanacakları temsilcilikler, tarih aralığı ve yer bilgileri www.ysk.gov.tr adresinden ilan edilecek.

Bu nedenle, seçim güvenliği için en önemli risk olan başka seçim bölgelerinden küçük oy kaydırmaları ile milletvekilliklerinin el değiştirebileceği seçim çevrelerine odaklanılması olağanüstü önemlidir. Özetle ilgili tüm siyasi partilere çağrımızı tekrarlıyoruz. Seçmen listeleri ile ilgili gerekli kontrolleri ve itirazları yapabileceğiniz son tarih 20 Eylül Pazar’dır.

11 Eylül 2015 Cuma

Koza - İpek Grubu operasyonu, AKP Kongresi ve 1 Kasım Seçimleri


NTV'de Oğuz Haksever'in yönettiği Yakın Plan programında İpek - Koza Grubuna yönelik operasyonun düşündürdüklerini, 12 Eylül'de yapılacak olan Olagan Kongre'den AKP'nin normalleşmesine ilişkin bir sonucun çıkıp çıkmayacağı, 1 Kasıma giden süreçte partilerin mevcut pozisyonlarının sağladığı avantaj ve dezavantajları, liderlik farklarını ve 1 Kasım Genel Seçimlerinde çıkacak muhtemel sonuçları değerlendirdik.

Kalabalıkların bilgeliği

1 Kasım seçimlerine doğru giderken pek çok anket, analiz ve yorum duyuyoruz. Acaba bu anket sonuçlarına ne kadar güvenebiliriz? Acaba 1 Kasım'da seçmenlerin kararı nasıl şekillenecek?

Siyasi partilerin ve liderlerin 7 Haziran'dan sonra yaptıkları veya yapmadıklarını seçmen nasıl değerlendirecek? Hangi partilerin oy artırması, hangi partilerin oy kaybetmesi mümkün görünüyor? 1 Kasım'da beklenmeyen bir sonuç çıkabilir mi? "Kalabalıkların aklı" var mı, varsa 1 Kasım'ı nasıl şekillendirebilir?


HaberTürk TV'de Fatih Altaylı'nın yönettiği Teketek programında bu soruların ve başka bazı soruların cevaplarını vermeye çalıştık.  

7 Eylül 2015 Pazartesi

1 Kasım’da “bindirilmiş kıta” ihtimaline dikkat!

1 Kasım seçimlerine sadece 57 gün kaldı. Tarihimizdeki tüm seçimlerle kıyaslandığında pek çok açıdan bir ilk olacak olan 1 Kasım seçimlerinde siyasi partiler oylarını artırmaya çalışırken, çıkarabilecekleri milletvekili sayısına da odaklanacaklar.

Ülkede yaşayan herkes biliyor ki, 1 Kasım seçimleri aslında yaklaşık olarak 20 milletvekilliği için yapılıyor. 1 Kasım’da 20 milletvekilliği muhalefet partilerinden iktidar partisine geçebilecek mi, geçemeyecek mi, bütün mesele bu. Eğer iktidar partisi bu hedefi başarabilirse ülkenin tüm geleceği değişecek… Yeniden tek başına AKP iktidarı mümkün olabilecek… Başkanlık tartışmaları ve “Yeni Türkiye” kavramları yeniden gündeme gelebilecek.

Halihazırda Meclis’teki her siyasi parti, daha fazla milletvekili çıkarmak için hangi seçim çevresinde kaç oya ihtiyacı olduğunu önceki seçimlere oranla çok daha kesin bir biçimde biliyor. Bazı partiler açısından sonucu değiştirecek oyun planı, belli seçim çevrelerine yoğunlaşmaktan ibaret olabilecek.
Bu nedenle, 1 Kasım Genel Seçimleri her zamankinden çok daha ciddi ve çok daha planlı bir şekilde istismara açık bir seçim olma potansiyeli taşıyor. Meclisteki partilerin niyetlerinden bağımsız olarak durum böyle.
İstisnai özellikleri nedeniyle, 1 Kasım seçimlerinin “sivil denetimi” yalnızca sandık başına ve oy sayımına indirgenemez. Siyasi partiler, Oy ve Ötesi gibi sivil oluşumlar, medya ve oyu ile ülkenin geleceğine etkide bulunmak isteyen herkes ve hatta uluslararası seçim gözetimi görevi yapan AGİT gibi kuruluşlar aşağıdaki bilgilerin detaylarını sorgulamalıdırlar: 
SEÇMEN LİSTELERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI: Bunca kısa sürede seçmen tercihlerinde büyük değişikler gerçekleşmeyebilir. O nedenle 81 il ve 3 büyük il içindeki her seçim çevresinde, askıya çıkmış listelerdeki seçmen sayıları tek tek karşılaştırılmalıdır. Her seçim çevresinde 7 Haziran ile 1 Kasım arasında ne kadar seçmen farkı olduğuna dikkat edilmeli, bu farkların ilgili seçim çevresinde, son milletvekilinin durumunu ne şekilde değiştireceğinin analizi yapılmalıdır.
SON MİLLETVEKİLİNİN KAÇ OYLA BELİRLENDİĞİNİN HESAPLANMASI: 7 Haziran seçimlerinde her bir il ve seçim bölgesinde, seçilmeye hak kazanan son milletvekilinin kaç oy farkla belirlendiği iyi analiz edilmelidir. O seçim çevresinde 1 Kasım için askıya çıkmış olan seçmen sayısındaki değişikliğin, sandalye değişimine neden olup olmayacağına bakılmalıdır.
HER SEÇİM ÇEVRESİNDE SEÇMEN SAYISINDAKİ HAREKETLERİN KAYNAĞININ ARAŞTIRILMASI: 7 Haziran ile 1 Kasım arasında her bir il ve seçim bölgesindeki seçmen artış ya da azalışının kaynağının (ilk kez seçmen olmak, adres değişikliği vb. açılarından) araştırılması önemli olacaktır. Seçmen sayısındaki değişiklik, doğal nedenlerle mi ortaya çıkmıştır, yoksa bindirilmiş seçmen kıtalarının bir ya da birden fazla seçim çevresine yığılması gibi durumlar mı söz konusudur?
ŞÜPHELİ BİR DURUM VARSA; ADRES DEĞİŞİKLİKLERİNE ODAKLANILMASI: Eğer herhangi bir il ve seçim çevresinde adres değişikliği nedeniyle seçim sonucunu değiştirebilecek ölçekte bir seçmen hareketi gözleniyorsa, yeni seçmenlerin hangi il ya da seçim bölgelerinden gelmiş olduğunun araştırılması önemli olacaktır.
Bütün bu bilgilere yaygın ve kolay erişim, 1 Kasım’da seçim güvenliğinin ön koşullarından biri olarak görünmektedir. Kamuoyunun bu bilgilerin sorgulanmasına dönük talebi herhangi bir partiye karşı bir niyet okuma  olarak görülmemeli, seçim sisteminin bütününe duyulan güvenin tesisi öncelikli amaç olmalıdır.
Partilerin il ve ilçe başkanlıkları, seçmen listelerinin kesinleşeceği tarihe kadar, kendi seçim çevreleriyle ilgili bu çalışmayı hızla tamamlamalı, anormallikler tespit ediyorlarsa yasal süreleri içinde gerekli itirazları yapmalı ve partiler seçim güvenliği konusunda şart gözüken tüm ön tedbirleri aldıklarını kamuoyuna ilan etmelidirler.
Öte yandan, verecekleri oyun muhtemel somut etkileri hakkında bilgi sahibi olmak da, bu kadar kısa sürede tekrarlanan bir seçimde her seçmenin en demokratik hakkıdır. Bu nedenle, seçmen olarak hepimiz yukarıdaki bilgileri sorgulayarak oylarımızı belirleme imkanına sahip olabilmeliyiz. Bu, seçmenin bir vatandaş olarak bilgilenme hakkının da doğal parçasıdır.
Bu seçimde seçmenlerin motive edilmesi ve sandığa taşınmaları, daha önceki tüm seçimlerden daha önemlidir. Çünkü, seçimlerin sonucunu belirleyecek olan kararsız seçmenler hem çok daha az sayıdadır, hem de oransal olarak düşük seviyededir.
Türkiye’nin 1 Kasım’ı şaibesiz tamamlayabilmesi çok önemlidir zira, seçimin güvenilirliği ile ilgili ortaya çıkabilecek tartışmalar sonuçta çok sert toplumsal tepkilere yol açabilir. O nedenle oyların şeffaf biçimde sayılması ve tutanakların birleştirilmesi dahil tüm sürece ilişkin tedbirler, devlet organları, siyasi partiler ve sivil toplum örgütleri tarafından alınmalı, oyların güvenliği ile ilgili şaiya ve iddiaların yıkıcı etkisi peşinen ortadan kaldırılmalıdır.
Ancak her şeyden önce, seçmenin kendi seçim bölgesindeki seçmen sayısının 7 Haziran ile 1 Kasım arasında anormal bir biçimde artış göstermediğinden emin olarak sandığa gitmesini sağlamak zorundayız.
Radikal, 7 Eylül  2015