Necati Özkan ve Seçim Zamanı

28 Nisan 2011 Perşembe

Siyasi Partilere Hazineden 9 Yılda 1 Milyar Dolar !

Son dokuz yılda, siyasi partilere yapılan hazine yardımları, katlanarak arttı. 2002 yılında partiler toplamda 81 Milyon Lira yardım yapılmışken bu yıl bu rakam 327 Milyon liraya fırladı.

2002- 2011 arası 9 yıllık dönemde partilere aktarılan rakam muazzam boyutta: Toplam 1.454.789 lira. Ödeme tarihlerdeki kurlara çevrildiğinde 1 Milyar Doları aşıyor.

Yardım Rekoru 684.657.000 Lira ile AKP’de

Hazine yardımında aslan payını 684.6 Milyon lira AKP almış. AKP’yi 340 Milyon lira ile CHP, 191 Milyon lira ile MHP takip ediyor.

AKP’nin rekoru sadece bu 9 yıllık dönemi değil, tüm Cumhuriyet dönemini kapsıyor. Devlerin resmi rakamlarından derlediğimiz Hazine yardımlarının yıllara ve partilere göre dağılımı şöyle (Bu rakama partilere göre tek tek dağılımını bulamadığımız için 2002 yılında yapılan 81 Milyon liralık yardımı özellikle eklemedik.) :


Siyasi Partilere Hazine Yardımı Neden Yapılıyor?

Siyasi partilere yapılan Hazine yardımı, partilerin üstlendiği toplumsal işlevleri etki altında kalmadan yerine getirmeleri ve demokrasinin kurumsallaşması amacıyla yapılıyor.

Bir diğer amaç, siyasi partilerin çıkar gruplarına karşı bağımsız olmalarını, ülke ve toplumun ortak çıkarlarını gözeterek yansız görev yapmalarının sağlanması.

Partilerin Hazine yardımı alabilmeleri için örgütlenmesini tamamlamış olmaları, seçimlere katılıp %10’un üstünde oy almaları ve meclise girmiş olmaları gerekiyor. Veya meclise girememiş olsalar bile % 7'den fazla geçerli oy almış olmaları gerekiyor.

Ancak pek çok yorumcuya göre Hazine yardımları, bir taraftan da partiler arasında kartelleşmeye neden oluyor. Çünkü Hazine yardımı alan siyasi partiler ile sadece üye aidatı gelirleri ve/veya bağış gelirleri ile toplumsal işlevlerini yerine getirmeye çalışan partiler nihayetinde aynı kulvarda yarışıyorlar. Ve parasız yapılamayan bir yarış olan siyaset eşit olmayan koşullardaki yarışa dönüşüyor.

Hazine yardımı, özellikle son yıllarda büyük partilerin gelirlerinin % 90’dan daha büyük bölümünü oluşturuyor. Ve sonuçta Hazine yardımı, adil koşullarda sürmesi gereken demokratik siyasi rekabetin, kökten büyük partiler lehine sonuçlanmasına neden oluyor.

26 Nisan 2011 Salı

12 Haziran Seçimlerinin Ekonomisi

Son bir kaç haftadır partilerin 12 Haziran Genel Seçimlerinde ne kadar bir bütçe harcayacağı soruluyor. Devletin resmi verileri, siyasi partilerin açıklamaları ve kazanma şansı yüksek yerlerden milletvekili adayı olanların harcama eğilimlerinden çıkan özet şöyle:

1. Partilere Yapılan Hazine Yardımları

Siyasi partilere, % 10 seçim barajını geçmek veya mecliste gruba sahip olmak kaydıyla ve aldıkları oy oranlarına göre, bütçe gelirlerinin beş binde ikisi kadar bir tutar Hazine Yardımı olarak ödeniyor.

Ocak 2011’de AKP'ye 62 milyon 181 bin 572 lira, CHP'ye 27 milyon 869 bin 461 lira, MHP'ye de 19 milyon 49 bin 337 lira olmak üzere toplam 109 milyon 100 bin 370 lira Hazine yardımı yardım yapılmıştı.

Meclis'te grubu olmasına rağmen, Barış ve Demokrasi Partisi (BDP), 2007 seçimlerine Demokratik Toplum Partisi (DTP) olarak girdiği için Hazine'den yardım alamadı.

Yine, Siyasi Partiler Kanunu'na göre, genel seçim yapılacak yıllarda, partilere yapılan devlet yardımı, bütçeye göre hak ettikleri tutarın üç katı olarak ödeniyor. 20 civarında siyasi partinin katılacağı seçimlerde, bu yardımlardan sadece AKP, CHP ve MHP yararlanabiliyor.

Buna göre, Ocak ayında 109 milyon 100 bin 370 lira yardım alan üç siyasi parti, Nisan başında toplamda bu miktarın iki katını daha kasalarına koydular. Bu yardımların partilere göre dağılımı şöyle oldu:

  • Ocak ayında 62,1 milyon lira yardım yapılan AKP, seçim nedeniyle 124 milyon 363 bin 143 lira ilave yardım aldı. Böylece AKP'nin bu yılki devlet yardımı tutarı toplam 186 milyon 544 bin 715 liraya yükseldi.
  • CHP kasasına giren miktar, seçim nedeniyle bütçeden aldığı 55 milyon 738 bin 922 lira ek yardım ile birlikte toplam 83 milyon 608 bin 383 lira oldu.
  • MHP'nin aldığı Hazine yardımı ise toplamda 57 milyon 148 bin 12 liraya ulaştı.

2. Aday Adaylarından Toplanan Başvuru Bedelleri

Hazine yardımının yanı sıra, siyasi partiler, aday adaylarından da dikkate değer tutarlar topladılar.

AKP 6.000’i aşkın aday adayından yaklaşık 15 milyon lira, CHP 4.000’i aşkın aday adayından yaklaşık 11 milyon lira, MHP ise 2.000’i aşkın aday adayından yaklaşık 6 milyon lira topladı.

Bu durumda partilerin kasalarına giren ve %80’i 12 Haziran’a kadar harcanacak olan para toptan şöyle:

Bu tabloda görünen toplam 364 milyon liranın yaklaşık % 20’lik kısmı, hazine yardımının yeniden alınacağı 2012 Şubat ayına kadar parti saymanları tarafından yedek akçe olarak tutulacak ve 300 milyon lirası seçim kampanyalarında harcanacaktır.

Ülkemizdeki partiler, geleneksel olarak ellerindeki bütçenin yarıdan biraz fazlasını il ve ilçe örgütlerine gönderiyorlar; ulaşım, konaklama, iaşe ve mitinglerde kullanıyorlar; propaganda malzemelerinin üretimine harcarıyorlar. Kalan yarıya yakın kısmını ise medyaya harcıyorlar.

Bu durumda, 12 Haziran’a kadar toplam 150- 170 milyon liranın partilerin il ve ilçe örgütlerine dağıtılacağını, 120-150 milyon liranın ise medyadan yer satın almak için harcanacağını varsayabiliriz.

3. Kazanma İhtimali Yüksek Adayların Kişisel Harcamaları

Her ne kadar meclise girecek milletvekili sayısı toplam 550 olsa da, bu sayının yaklaşık 1.5 katı kadar aday seçimi kazanacak gibi kişisel bütçe kullanır.850 civarındaki bu kişilerin ortalama harcaması 100 bin lira civarında olur.

Adaylar, kişisel bütçelerinin yarıya yakınını yerel medyaya, yarıdan fazlasını ise propaganda malzemelerine ve organizasyonlara harcarlar.

Özetlersek, siyasi partilerin harcayacağı 300 milyon liraya, 850 civarındaki adayın harcayacağı 90-100 milyon lirayı eklersek, bu seçimlerin toplam ekonomisinin 400 Milyon lirayı bulacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.

6 Nisan 2011 Çarşamba

12 Haziran’da 14 yıl için mi oy kullanacağız?

AKP'nin kampanyasına geç başlamasının nedeni, seçmenin karşısına çok iddialı bir programla çıkmak olabilir demiştik.

Referandumdan sonra tüm AKP sözcüleri ve kalemleri zihnimize şu algıyı kazımaya çalışıyorlar. "Bizim düşündüğümüz seçim, bu seçim değil. Biz bu seçimi çoktan aştık, çoktan kazandık. Biz bu seçimde alacağımız sonuçla 2023'ü de içine alan tüm seçimleri kazanmanın peşindeyiz."

AKP’ye yakın kaynaklarda yazılıp çizilenlerden okunan hedef özetle şöyle: “AKP’nin hedefi mümkünse anayasayı tek başına değiştirebilecek bir çoğunluğa erişmek. Cumhurbaşkanlığı seçimlerini 2012’de değil, 2014’te yapmak. Recep Tayyip Erdoğan’ın 3’üncü dönemini iktidarda ve Başbakan olarak tamamlamasını sağlamak. Bu sürede yeni anayasayı hazırlamak. Başkanlık veya yarı başkanlık sistemine geçmek. 2014’te de ise Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı/ Başkan olmasını ve 10 yıl (iki dönem 5 artı 5) Cumhurbaşkanı/Başkan kalmasını sağlamak. Özetle bu seçimlerden elde edilecek sonuçla 2024’e kadar olan siyasi fotografı tamamlamak.”

Açıkça okunduğu gibi bu bir siyasi mühendislik projesi. Türkiye’nin önümüzdeki 14 yılıyla ile ilgili bir kurgu. Öyle isteniyor ki, seçmenler bu seçimlerde 4 yıl için oy vermesinler, 13-14 yıl için oy versinler.

Doğrusu adım adım yaklaştığımız AKP’nin bu kurgusunu bozabilecek bir rakip te şu an ufukta gözükmüyor. Bu kurguyu ancak MHP’nin % 14-16 bandına ulaşması, CHP’nin ise % 33'ün üstüne ulaşması ihtimali bozar. Neden? Çünkü, iki muhalif partinin toplamda % 48'in üstünde oy alması, Cumhurbaşkanlığı seçiminin 2012’ye alınmasını sağlar.

Zira, 12 Haziran Genel Seçimlerinde CHP yüzde 33’ün üzerine çıkması demek, bir sonraki genel seçimlerin muhtemel galibi demek olur. Böylesi bir sonuçla da, hiç kimse Cumhurbaşkanı/Başkan olma hedefini erteleyip riske giremez ve bu kurgunun yenilemesi ihtiyacı kendiliğinden doğar.

5 Nisan 2011 Salı

Seçim Kampanyaları Başlıyor


Bundan tam altı gün sonra, 11 Nisan Pazartesi günü 12 Haziran Genel Seçimlerine katılma hakkı olan siyasi partiler, miletvekili aday listelerini YSK'ya teslim edecekler. Partilerin ve YSK'nın bu listelerde düzeltme yapma olasılıkları 10 gün süreyle devam edecek olsa da, YSK'ya bildirilecek olan isimler yüzde 95 oranında kesin olacak.

Listelerin YSK'ya teslim edilmesinden sonra çeşitli kırgınlıklar ve kopmalar yaşanacak elbette. Bu süreç, Nisan'ın son haftasında bitecek ve siyasi partileri ondan sonra meydanlarda görmeye başlayacağız.

BDP, MHP ve CHP Sahada…

Aslında bazı siyasi partiler sahaya çoktan indiler. Bu partiler, hemen her hafta bir başka ilde kampanya yapıyorlar.

Sahaya ilk inen siyasi parti MHP. MHP Ocak ortasından beri “Ses Ver Türkiye” sloganıyla mitingler yapıyor. Kampanyanın profesyonel tarafını henüz görmedik, ama, kampanyanın saha kısmında epey yol alındı. Çünkü, MHP referandumdan sonra üzerinde çok tartışılan bir siyasi parti haline gelmişti. MHP’nin bu seçimde barajı geçip geçemeyeceği pek çok platformda tartışılır olmuştu. Devlet Bahçeli, bu tehlikeyi algıladı ve kampanyasına erken başladı. Küskün milliyetçi isimleri babaocağına çağırmaya başladı. MHP’nin giderek toparlayabileceğini ve % 13-15 bandında bir yerlere oturabileceğini düşünüyorum.

Sahadaki ikinci parti BDP. BDP’nin kampanyası daha çok bir taban hareketi (Grassroots) kampanyası. BDP, Abdullah Öcalan’ın hapishane şartlarının iyileştirilmesi, Nevruz kutlamaları ve "Sivil İtaatsizlik" eylemleri gibi farklı taktikleri kullanarak tabanını hareketlendiriyor. Kürt siyaseti, referandum sürecindeki “boykot” kampanyasıyla “bölgenin asıl ve en önemli temsilcisi benim” demek istemişti. Bölgede AKP'den daha güçlü bir seçmen desteğine sahip olduğunu kanıtlamak istemişti. Halen yürütmekte olduğu kampanyayla bu pozisyonunu pekiştirmek ve oylarını artırmak istiyor. Hedefi, bağımsız seçilecek 30 civarında milletvekiliyle mecliste daha kalabalık bir gruba ulaşmak.

Kampanyaya erken başlayan üçüncü siyasi parti ise CHP. Kasım’daki olağanüstü kurultaydan hemen sonra kampanya hazırlıklarına başladı. CHP, Aralık, Ocak ve Şubat aylarında sergilediği kaotik yapıyı ve iletişim kazalarını şimdilerde geride bıraktı. Aile Sigortası, Bedelli Askerlik, Ekonomik Program, Genceartı, Güneydoğu Kalkınma Projesi gibi projelerini bir biri peşi sıra lanse etmeye başladı. Diğer partilerden farklı olarak, CHP televizyon mecrasında da parayla yer satın alarak reklam yapıyor. Şu ana kadar CHP'nin tek spotunu gördük: Aile Sigortası adlı bu film, heyecan yaratacak, kendisini konuşturacak bir film değil; son derece sıradan ama yanlış olmayan bir siyasi ürün filmi. CHP kampanyasında henüz kreatif bir ruh yaratılamamış olsa da, erken başlamanın avantajlarını görecektir. CHP sözcülerinin ağzından kendisine hedef olarak % 35'in üstünü koymuş gözüküyor. Doğrusu şu ana kadar netleşen stratejisive kampanyasıyla bu hedefi tutturması kolay değil. Ama parti içinde yeni iletişim kazaları çıkmazsa, halen devam eden bu vasat kampanyayla dahi CHP, 12 Haziran'da %26-%30 bandına yaklaşabilir.

Henüz ortaya çıkmamış iki kampanya var.

Biri kurulmaya çalışılan Saadet Partisi, Türkiye Partisi, Demokrat Parti ve belki de DSP ittifakının kampanyası. İttifak kurmaya çalışan bu partilerin ortak amacı barajı aşmak. Ama önce çatı konusunda netleşmeleri gerekiyor. Sızan bilgilerden çatı parti meselesinin daha çözülemediği ortaya çıkıyor.

Diğer parti ise AKP. Başbakan Erdoğan şimdilik, kampanya gibi gözükmeyen bir kampanya yapıyor. Hemen her hafta, bir başka ilde toplu açılışlar yapıyor. Ve bu açılışlar onlarca TV kanalından canlı yayınlanıyor. Görünüşte bu açılışlar birer hükümet icraatı. Ama herkes pekala farkında ki bu açılışlar, AKP'nin kamu kaynaklarıyla yaptığı seçim kampanyasının ilk aşaması.

Buna rağmen, bu seçimlerde profesyonel kampanyaya en son başlayacak olan parti muhtemelen AKP olacak. Siyasi gelişmeleri son ana kadar okumak, rakiplerin oyun planlarını gözlemek ve rakiplerden daha taze fikirler kullanan bir strateji izlemek niyetinde oldukları anlaşılıyor.

Muhtemelen de en baskın ve en yaygın kampanyayı yine AKP uygulayacak. Çünkü başta Başbakan Erdoğan olmak üzere iktidarın çeşitli sözcülerinin demeçlerinden AKP'nin, 13 Haziran'ı değil 2023'ü hedefleyen bir kampanya yapmak istediği anlaşılıyor. Hedef 2023 Kampanyası'nda hedef anayasa yapabilecek çoğunluğa ulaşmakmış!

Bu iddialı hedef, iddialı bir kampanya gerektirir. Bakalım AKP'nin ajansı bunu becerebilecek mi?