Necati Özkan ve Seçim Zamanı

29 Nisan 2015 Çarşamba

İngiltere’de “müesses siyasi nizam” çatırdıyor: 2.5 partili yapıdan 5.5 partili yapıya

İngiltere’de 7 Mayıs Perşembe günü genel seçimler yapılacak. Bütün araştırmalar gösteriyor ki, ülkenin siyasi tarihinde bugüne kadar görülmemiş sayıda çok partili bir parlamento tablosuna doğru gidiliyor. Yüz yılı aşkın bir süredir, İngiltere’de var olan müesses siyasi düzen “2.5 partili” diye tanımlanabilecek bir düzendi. 1910 yılından 2010 yılına kadar, sistemin iki büyük partisi olan İşçi Partisi ve Muhafazakar Parti neredeyse % 90’lık bir seçmen desteğini paylaşırlar; buçukluk parti durumundaki Liberal Demokrat Parti ise % 10’lar seviyesinde dolaşırdı. Liberal Demokratlar, genç liderleri Nick Clegg ile 2010’da tarihi başarı yakalamış ve  %23’lere ulaşmıştı.

İngiliz siyasi sisteminde ilk kez “müesses nizam” kökten değişme ihtimaliyle karşı karşıya. İlk kez sistem dışından gelmekte olan küçük siyasi partilere hükümet ortağı olma umudu doğuyor. Kamuoyu yoklamaları gösteriyor ki, İşçi Partisi ve Muhafazakar Parti nefes nefese bir yarış sürdürüyorlar. Yarışın geçmişten farkı şu ki, iki büyük partinin toplam oy oranı %70’e erişemiyor.

Örneğin, BBC’ye göre, bu hafta itibariyle durum şöyle: Muhafazakar Parti %34, İşçi Partisi % 33,  UKIP % 13, Liberal Demokrat Parti  % 9, Yeşil Parti % 5.

Pek çok araştırma şirketine göre İşçi Partisi lideri Ed Miliban bir kaç ay önceki tartışmasız üstünlüğünü kaybetti ve Başbakan David Cameron’un 1-2 puan gerisine düştü. Araştırmaların gösterdiği en güçlü olasılık, her iki partinin de parlamentoda 270’er sandalyeye erişip pata durumunda olmaları. 

Liberal Demokratların Muhafazakar Parti ile ile yaptıkları koalisyondan ağır zarara uğradıkları o kadar kesin ki, 2010’da elde ettikleri %23’lük oy oranının yarısına erişemekten bile hayli uzakta görülüyorlar. 

Eğer David Cameron’un Muhafazakar Parti’si gelecek Perşembe yarışı önde bitirirebilirse, sağ siyasi yelpazede hükümet kurabilmek için en azından üçüncü bir ortağa daha ihtiyaç duyacak. İngiliz siyasetinin bu hali; hem David Cameron’un etkili bir liderlik yapamadığının ve hem de Ed Miliban ve kardeşinin ana muhalefette yıldızlaşamadıklarının kanıtı. 

7 Mayıs 2015 tarihinden itibaren İngiltere siyasetinde iki güç kendilerini daha çok konuşturmaya başlayacaklarmış gibi görünüyor. Bunlardan ilki, Muhafazakar Parti’nin eski seçmenlerinin oylarıyla yükselmekte olan UKIP. Avrupa Parlamentosu seçimlerine katılan her 4 İngiliz seçmenden birinin oyunu alarak muazzam bir zaferle çıkan UKIP (United Kingdom Independent Party), Avrupa demokrasilerinde görülen yeni tip aşırı sağ partilerden biri. Siyasi gücünü göçmen ve AB karşıtlığı politikalardan alıyor.  

İkinci güç ise SNP (Scottish National Party). SNP’nin pozisyonu bir parça bizdeki HDP’in pozisyonuna benziyor. Tüm İngiltere’den oy almaktan çok, İskoçya’da oldukça etkin. İskoç seçmenler arasında en yüksek oy oranına sahip parti konumunda. SNP, bu seçimlerde İngiliz İşçi Partisi’nde umduğunu bulamayan İskoç kökenli seçmenlerinden de oy alıyor. SNP, İskoçların yaşadığı kuzeyden alacağı oylarla sürpriz yapmaya en yakın duran parti gibi. SNP, geçen Eylül’deki referandum kampanyasında istediğini elde edememiş olsa da, bağımsızlık yanlısı pozisyonunu terketmiş durumda değil.

Özetle İngiliz siyasetinin yükselen iki partisinin ikisi de milliyetçi partiler. Biri İngiliz milliyetçisi, diğeri İskoç. 

David Cameron: “Devam edelim” “Birlikte başarabiliriz”

Başbakan David Cameron’un kampanyasını, 2012 Başkanlık seçimlerinde Obama’nın kampanyasını yapan Jim Messina yönetiyor. Messina, sadece bir stratejist olarak değil aynı zamanda seçmen segmentasyonu ve bigdata alanlarında öne çıkan bir uzman olarak biliniyor. Messina, Obama kampanyasında olduğu gibi Cameron kampanyasında da küçük küçük oy gruplarını ikna ederek büyük sonuca ulaşmaya doğru yol alıyor. Kampanyada öne çıkan iki slogan var: “Yola devam” ve “Birlikte başarabiliriz”. Bir diğer slogan ise “Güçlü bir liderlik, net bir ekonomik plan, daha parlak daha güvenli bir gelecek” şeklinde.

Ed Miliband : “İngiltere’yi birlikte değiştirelim” 

İşçi Partisi lideri Ed Miliban’ın kampanyasını ise Obama’nın bir diğer danışmanı olan David Axelrod yönetiyor. Axelrod siyasi strateji alanında öne çıkan danışmanlardan biri. Emekçi kesimler ve çalışan aileler İşçi Partisi kampanyasının ana hedef kitlesini oluşturuyor. Her ne kadar “İngiltere’nin başarısı çalışanların başarısıyla mümkün” şeklindeki sloganıyla İşçi Partisi emekçi sınıfları hedefleyen geleneksel siyasi pozisyonuna göre vaatler kullansa da, göçmen politikaları konusunda sağcı ve aşırı sağcı partilerin başarısından etkilenmiş gözüküyor. İşçi Partisi, göçmenler konusunda Avrupalı sosyal demokrat partilerden daha sağ bir çizgiye kayıyor. Anlaşılan o ki, “sağcılaştıkça kazanacağını zannnetmek” gibi bir eğilim sadece bizde yok.  

UKIP : "İngiltere’ye inanın" 

UKIP “İngiltere’ye inanın!” şeklindeki ana sloganıyla ülkenin en alt kesimini oluşturan seçmenlere sesleniyor ve “sizi AB değil, kurtarsa kurtarsa İngiltere’nin kendi özüne dönmesi kurtarır” mesajı veriyor. "Siyaset çöktü" ve "Muhafazakarlara güvenme" şeklindeki yan sloganlarıyla ise, “müesses nizamın” elit siyasetçilerine ve özellikle de ana rakibi konumundaki merkez sağ siyasete karşı pozisyonunu netleştiriyor.

7 Mayıs günü yarışı önde sırasıyla en önde tamamlayacak gibi gözüken bu üç partinin kaçar sandalye kazanacakları İngiltere’nin ve belki de AB’nin yakın geleceğini belirleyecek. 

Radikal, 29 Nisan 2015

Hiç yorum yok: