Pollie
Awards hangi kriterler üzerinden değerlendiriyor başvuran işleri?
Pollie Awards, çok çeşitli kategorilerde binlerce
çalışmanın rekabet ettiği büyük bir yarışma. Siyasi iletişim alanının Oscar’ı olarak kabul ediliyor.
TV, Radyo, Basın, Outdoor, dijital, sosyal medya, database yönetimi, bağış ve seçim günü mobilizasyonu (GoTV) gibi dalların yanısıra, doğrudan
postalama, telemesaj gibi çok sayıda kategorisi var. Her kategori için ayrı
kuralları ve kriterleri var. 250 kişiyi bulan dev bir juriye sahip ve juri üyleri kazanan işleri online oylamayla seçiyor.
Pollie Awards’un en temel kriterleri, yaratıcılık,
özgünlük ve etkinliktir diyebiliriz.
2015 Pollie Awards, bu alandaki en kalabalık
katılımın olduğu, katılımın kolaylaştırıldığı, ödüllerin ise titizlikle ve
cimrice verildiği bir yarışma olarak tarihe geçti. Bizim kazandığımız 6 ödül,
sadece sayı olrak değil kategori olarak ta çok dikkat çekti.
Siyasi
kampanyaların ödüllendirilmesi, siyaset pratiği ve iletişimi alanına ne gibi
katkılar ve geri dönüşümler sağlıyor?
Yarışmalar ve iyi işlerin ödüllendirildiği her organizasyon ve insiyatif, genel olarak sonraki çalışmalara ilham teşkil
eder; örnek oluşturur ve standart belirler. Pollie Awards bunlara ilave olarak
demokrasilerin daha iyi promote edilmesine ilişkin yeni yolların keşfedilmesi
sonucunu da doğuruyor.
Ticari
iletişim kampanyalarında reklamveren, brief’ini verdiği ve ödülle taçlandırılan
işleri benimser, hatta bu başarının da iletişimini yapar. Siyasi iletişimde de
yaşanıyor mu benzer fenomen?
Doğrusu siyasetin iletişimi ve bizdeki bazı uygulamalar
hayli problemli. Siyasetçi çoğu kez kendi ev ödevini hakkıyla yapmaz, belki de kendi rutini nedeniyle yapamaz.
Örneğin seçimlerin tarihi çoğu kez yıllar önceden
bellidir. Ama partiler, aday olmayı düşünen kişiler ve hatta yeniden seçilecek
konumda olan siyasetçiler fikri hazırlıkları, plan ve projelerini nedense hep son ana
sıkıştırırlar. Çoğu kez de hiç bir hazırlık yapmadan seçim gününe gelinir. Bir
seçim kampanyasının en önemli öznesi, enstrümanı ve gücü olan adaylar bile
seçime ancak 6-8 hafta kala netleşir.
Dolayısıyla da, pek çok durumda ortada bir brief
olmaz. Sizden genel duruma uygun, her derde deva bir kampanya yapmanız beklenir.
Özetle, briefin olmadığı, stratejinin çoğu durumda
konuşulamadığı, adayların bile kendilerini tanıtacakları minimum zaman
bulamadığı bir süreçte sizden kampanya beklenir. O nedenle de çoğu kez ortaya
çıkan ürün bir ortak ürün olmaz. Parti ve ajans, aday ve ajans araştırmalardan
yararlanarak, stratejiyi tartışarak, rebate analizleri yaparak, dünyadaki
uygulamaları gözden geçirerek ortak bir çalışma ortaya koyamaz. Ne yaparsanız
kendi başınıza yaparsınız. Neticede de, yapmış olduğunuz kampanya ile ilgili
alınan bir ödül bir yana, bizim ki gibi,
alanındaki dünyanın en önemli yarışmasında 6 ödül kazanmanız bile siyasetçi
için çok az şey ifade eder.
Ödüllü
çalışmalardan (yayın sırasıyla “Simit”, “Ayakkabı Kutusu” ve “Hayat Bayram Olsa”)
özellikle “Simit” ve “Ayakkabı Kutusu”, yayınlandıkları dönemde konuşulan
yolsuzluk iddialarından alıyordu fikrini. Brief, müşteriden mi geldi yoksa Öykü
Dialogue International’in proaktif bir kararıydı?
Yaptığımız kampanyanın her aşaması, her uygulama ve
film tümüyle ve yanlızca, bizim kararımız ve fikrimizdi. Müşteri filmleri
çekildikten sonra gördü.
“Simit”
ve “Ayakkabı Kutusu” toplumsal huzursuzluklara atıf yaparken, “Hayat Bayram
Olsa” çok daha pozitif (ve reaktif olmayan) bir mesaj veriyordu. Burada bir
söylem değişimi hissedildi. Olumsuzdan olumluya geçen bir hitap sezildi. Burada
bir strateji değişimi mi oldu? Hangi faktörler rol oynadı?
Bir seçim kampanyasının; daha doğrusu seçmeni ikna
sürecinin çeşitli safhaları vardır. Bizim kampanyamız 8 haftalık bir yayın takvimi için
planlanmıştı. Bu nedenle de 30 civarında film çekmiştik. Ancak müşteri tarafında
süreçlerin aksaması ve özellikle aday belirleme sürecinin beklenenden çok daha uzun
zaman alması; sonuçların çok tartışma yaratması gibi
pek çok nedenle son 20 güne sıkıştı. Özetle bir strateji değişiminden değil
ama, bazı aşamaların atlanması durumundan bahsedebiliriz.
Geçtiğimiz yılın yoğun çalışmaları ve
sonrasında kazanılan Pollie Ödülleri, siyasi iletişimdeki yetkinlik alanınızı
nasıl geliştirdi/genişletti?
Biz bu alandaki
en donanımlı ekibiz. Ne yaptığımızı ve neler yapabileceğimizi biliriz. Bu
ödüller, yaptıklarızdan uluslararası alanda da emin olmamıza yardım etti. Bu
ödüllerin yarattığı uluslararası kredibiliteyle sadece iç pazara ve Türkiye
demokrasisine odaklanmak yerine, dış pazarlara ve başka demokrasilere de ilgi duymamız
mümkün hale geldi.
Türkiye’de siyasi iletişimin durumunu
yorumlar mısınız? Hangi noktadayız ve bu iletişim alanlarının
profesyonelleştirilmesine neden ihtiyaç duyuyoruz?
Türkiye sadece
siyasi iletişimle, strateji uzmanlığı ve kampanya yöneticiliği ile ekonomik açıdan ayakta
durulacak bir demokrasi olmadığından, bu alanda uzman yetişmesi de çok
zor. Bu zorluk, ister istemez bu alanda herkesin her
şeyi yapabildiği bir pazar durumu yaratıyor. "Siyasi iletişimci veya siyasi
stratejist kimdir?" sorusuna verilebilecek berrak bir cevap yok kimsenin
kafasında. O nedenle, babadan kalma usul, yöntem ve araçların egemen olduğu
tuhaf bir oyuncular tablosu yaratıyor.
Hatırlanacaktır,
2008 Obama kampanyası "sosyal medya" denen genel ilgi alanları için yaratılmış
yeni tür medyanın ne muazzam bir siyasi mücadele ve kampanya imkanı sağladığını
gösterdi. Veya 2012 Başkanlık seçimleri segmentasyon ve büyük veri analitiğinin
siyasi mücadelenin yeni olmadan olmazı olduğunu dünyaya öğretti dünyaya. Peki Türkiye
bu konularda ne durumda? Henüz bu kavramların ne olduğunu anlamaya ve siyaset
erbabaına anlatmaya çalıyoruz. Mevcut siyasi elitin anlamak gibi bir çabasının olmadığını da görüyoruz.
Dolayısıyla daha
gidilecek çok yol var. Profesyonel hazırlık ve yatırım yapılabilecek çok alan
var.
Tüm bunlara
rağmen bizim gibi az sayıdaki örneğe de haksızlık etmeyelim. Çünkü, eğer
Amerika gibi siyasi iletişim alanında dünyanın en kalabalık ve en mahir oyuncularının
olduğu bir piyasada düzenlenen Pollie Awards gibi gerçekten saygın bir yarışmada 6 ödül kazanarak, 2015 yılında en çok ödül alan ikinci ajans
olabildiysek, bunun bir anlamı vardır her halde. Herhalde bu ödüller, bizlerin
global ölçekte ne durumda olduğumuza delalet eder.
MediaCat Dergisi, Nisan 2015 sayısı, Alev Kaynak ile röportaj.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder