Reklam sektörünü bir
tarafa bırakacak olursak, Yunanistan'da sokaktaki kalabalıklar içindeki fertler için de
durumun gerçekten zor olduğunu söyleyebiliriz. Resmi işsizlik oranı tüm Avrupa
ekonomilerinin iki katının üzerinde. Gerçekte ise çok daha yüksek. Yarı zamanlı
ya da geçici iş bulabilenler kendilerini şanslı kabul ediyor.
Yüzbinlerce iyi
eğitimli Yunan vatandaşı ülkeyi terketmiş. Giderken sahip oldukları nakti de
götürmüşler. Benzer şekilde girişimcilerin büyük kısmı yatırımlarını yurtdışına
kaydırmışlar. Nakit varlığa sahip olan rantiyerlerin önemli kesimi de paralarını
güvenli limanlara nakletmişler.
Bu tür imkanı
olmayanlar ise sadece tutunmaya çalışıyorlar. Havaalanından bizi alan, konuşkan,
iyi eğitimli ve iyi İngilizce bilen taksi şöförü ile yaptığımız sohbette, tüm
bu yıkıma neden olan siyasetçilere karşı duyulan öfkeye şahit olduk.
Taksiciye göre, ülkeyi
yöneten muhafazakar “Yeni Demokrasi
Partisi”ile sosyal demokrat “PASOK”tan
oluşan büyük koalisyon tam bir hırsızlar çetesi. 300 üyeli parlamentoda
5000’den fazla memurun istihdam edildiğini ve bu memurların tamamının
parlamenterlerin yakın akrabaları olduğunu küfrederek anlatıyor. Taksicinin
küfrettiği bir diğer siyasetçi Angela Merkel. Başlarına gelen bunca sıkıntının
bir diğer sorumlusunun Almanya Başbakanı olduğuna inanıyor.
Taksicinin arabasına astığı
Ortodoks ikonlarından muhafazakar biri olduğunu hissediyoruz. Yeni bir partinin
veya liderin dertlerine deva olup olamayacağını soruyoruz. “Asla. Hiç olmazsa
bunlar bir parça doydu. Bir de yeni gelecek açları mı doyuralım?” diye cevap
veriyor ve ekliyor: “Ya kilise yönetime el koymalı veya yargıçlar. Hiç olmazsa
onlara güvenebiliriz.”
Görünen o ki, siyasi
partiler sistemine inanç çökmüş. İlk seçimde Sol Parti'nin iktadara gelebileceği ve aşırı sağın da, aşırı güçleneceği anlaşılıyor.
Varlıklı kesimlere kriz uğramamış…
Özetle, Atina
sokaklarında umutsuzluğu, kızgınlığı ve şaşkınlığı her yerde yaşadık, gördük. Ama
bu gördüklerimiz fotoğrafın sadece bir yüzü. Bir de başka yüzü var.
Akşamları gittiğimiz
birinci sınıf restoranlar tıklım tıklım doluydu. Tavernalar ve Buzuki restoranlarında
rezervasyonsuz yer bulmak neredeyse imkansızdı. Pahalı otomobil markaları satan
galeriler yeni model arabalarla doluydu. Ve eğlence mekanlarını dolduran hanımların,
beylerin kıyafetlerine ve keyiflerine diyecek yoktu. Gece hayatının vur
patlasın çal oynasın kesimi, mutlu azınlık olmanın tüm nimetlerinden
yararlanıyordu.
Atinalıların ezici
çoğunluğu umutsuzluğu derinlerde yaşarken, varlıklı azınlığın hayat tarzında bir
gerileme olmamıştı. Muhtemel ki, iş gücünün ve taşınmazların ucuzlaması, bu
sınıfın keyfini daha da artırmıştı. Şarkılar söyleniyor, göbekler atılıyor,
tabaklar kırılıyordu… Bu sınıfın fertlerinin ertesi gün çalışmak gibi bir
derdinin olmadığı anlaşılıyordu. Bir arkadaşımız gece karşılaştığımız bu
fotoğrafı “Yunanistan’da sadece salaklar
ve saatler çalışır” diye özetledi.
Yunanistan krizde, “Yeni Türkiye” uçuyor, öyle mi?
Özetle Yunanistan’daki
sosyal psikoloji bir hayli dalgalı. Krizin ne zaman biteceği kestirilemiyor.
Umutsuzluk umutsuzluğu tetikliyor. Ama yine de bir gariplik var. Çünkü zengin
kesimin zenginliği devam ediyor. İster istemez düşünüyorsunuz: Sanayi durduysa,
ticaret can çekişiyorsa, yaratıcı beyinler dış ülkelere göç ettiyse “Nereden
geliyor bu değirmenin suyu?” diye…
Son bir kaç yıl
boyunca Türkiye’de hükümete yakın medya öyle bir rüzgar estirdi ki, Türkiye
ekonomik olarak uçarken, neredeyse tüm Avrupa ve özellikle Yunanistan kırılıyor
ve sanki bizim yardımımıza muhtaç. Neredeyse ülkece yardım kampanyaları açacağız
ve sefalet içindeki Avrupa’ya yardıma koşacağız.
Gerçek durumu merak
ediyorsanız, şu tabloya iyi bakın. Açıkça göreceğiniz gibi ekonomik krizden “kırılan” Yunanistan’ın bugünkü kişi
başı milli geliri, kendini dünya gücü sanan Yeni Türkiye’nin 12 yılda erişebildiği rakamın hala 2 katı!
Yunanistan, kişi başı
gelir 24.000 dolardan 18.000 dolara düştüğüne ağlıyor. Bizde züğürt tesellisine
devam ediyor. Çünkü biz kişi başı 10.000 dolara eriştiğimiz için (Doların
artışıyla an itibariyle 9.300 dolar seviyesinde!) Osmanlı İmpatarorluğu’nu yeniden
kurmakta olduğumuza inandırılıyoruz.
Radikal, 2 Ekim 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder