Bugün itibariyle Dünya turizm
pazarında yaklaşık olarak 1 milyar insan var. Yani her yıl 1 milyar kişi kendi ülkesinden
başka bir ülkeye seyahat ediyor. Turizm destinasyonu olarak rekabet eden tüm
ülkeler bu 1 milyar kişilik pazardan kendi paylarını almak için iletişim ve
pazarlama yatırımı yapıyorlar.
Birleşmiş Milletler Dünya
Turizm Örgütü (UNWTO) gibi, turizmle ilgili global veri toplayan ve analiz
yapan uluslararası kurumların projeksiyonları, önümüzdeki 6 yıl içinde bu
pazarın yüzde altmış büyüyeceğini gösteriyor. Yani 2020 yılında toplam pazar
1,6 milyara yükselecek. 2050’lere gelindiğinde ise global pazar 3 milyara
yaklaşacak.
2023’te 50 milyon turiste ulaşmak artık çok kolay bir hedef! Ya 50
milyar dolar?
UNWTO verilerinden
derlediğimiz aşağıdaki tabloda da görülebileceği gibi, Türkiye en çok ziyaretçi
çeken altıncı ülke. Ziyaretçi sayısı konusunda bundan sonra durumumuz daha da
iyiye gidecek. Türkiye’nin lokasyonu ve turistik tesislerimizin kalitesi bu
sonucu kendiliğinden hak ediyor. Örneğin bu yıl bıyıklı turistler dahil 40
milyonu geçeceğiz. Ve sonraki 3 yıl içinde 50 milyon ziyaretçi sayısını
göreceğiz. Böylece 2023’ten 5-6 yıl önce 50 milyonluk turist hedefini yakalamış
olacağız.
Buna karşın, toplam turizm
gelirinde ilk 10’a zar zor girebiliyoruz. 2000’li yılların başında Türkiye’ye gelen yabancı ziyaretçinin bıraktığı kişi başı döviz
miktarı 900-1000 dolar
civarındayken, yıllar içinde istikrarlı biçimde gerileyerek 500 dolarlar seviyesine indi. İki yıl
önce TÜİK ve Maliye Bakanlığı’nın yeni bir hesaplama yöntemini kabul etmesiyle yaklaşık
200 dolar artırıldığı halde, bugün için kişi başı turizm gelirimiz 738 Dolar
seviyesinde. Bu rakam ABD’de 2.000, İspanya’da 1.000 ve İtalya’da 930 Dolarlar civarında.
Son bir kaç yıl boyunca çeşitli
konferanslarda dile getiriyoruz... Otoriteleri ikaz ediyoruz...Diyoruz ki:
“Türkiye turizm sektörü için alarm zilleri çalıyor. İstanbul gibi kültürel
zenginliklerin ve çekiciliklerin bulunduğu, yatak arzının kısıtlı olduğu
kentlerimiz dışında kişi başı gelirlerimiz tepe taklak gidiyor. “Sebepsiz fakirleşmeye” doğru
gidiyoruz. Engel olmayı başaramazsak bu istikrarlı
ve dramatik düşüşün faturası
ağır olacaktır.”
“Sebepsiz
fakirleşmeyi” yaratıcı endüstriler durdurabilir.
Türkiye’de turizm sektörü
plansız biçimde büyürken, arzın aşırı
artırılmasına bağlı olarak fiyatlar geriledi. Benzer
biçimde yabancı ziyaretçi profili de, orta ve ortanın altı sınıflara geriledi.
“Her şey dahil sistemi” ile gelinebilecek en ileri noktaya ulaştık. Bunun ilerisi
sektörel iflaslardır. O nedenle, Türkiye turizminin makro olarak yeniden ele
alınması şarttır.
Zira gittiğiniz ülkenin
tarihi ve doğal zenginliklerin yanı sıra kültürel zenginliklerini de tanımak
istersiniz. Otele verdiğiniz bir gecelik konaklama bedelinden
daha fazlası ile müzikale, konsere vs. gidersiniz. Kültür, sanat ve eğlence
performansları, bir ziyaretçi için önemli deneyim imkanlarıdır.
Neden Amerika, Fransa ve
İtalya gibi ülkeler daha fazla gelir elde edebiliyorlar? Neden insanlar New York’ta, Las Vegas’ta, Paris’te, Roma’da veya Londra’da
daha fazla harcama yapıyorlar? Çünkü bu kentlerin eğlence ve kültür odaklı
zengin yaratıcı endüstrileri var.
Örneğin sadece Las Vegas’ta bir haftada sergilenen
gösteri, oyun, dans şovları ve etkinliklerin
toplamı, Türkiye’de bir yılda gerçekleştirilemiyor.
Aynı şey, New York, Viyana’da, Londra’da
veya Paris’te de var. Bu kentlerde 4
kişilik bir aile, konaklama için otel odasına gecede toplam 200 dolar civarında
ödeme yaparken, tek bir show için bunun iki katını ödemeye razı olabiliyor. Bu
model niçin bu ülke turizminin geleceğinde olmasın?
Eğlence ve kültür sektörlerine yatırım yapmadan devam edemeyiz.
Türkiye’ye gelen insanların küçük
bir kısmı bu tür etkinliklere katılabilmek mümkün ama ağırlıklı kısmı için hiç
bir arzımız yok. O yüzden Ege ve Akdeniz sahillerimizde turistlerin otelden
çıkmak için gerekçeleri yok. O yüzden kent ticareti ve kültürü ekonomi
yaratamıyor. O yüzden esnaf ağlıyor. Bu bölge
kentlerinde çoğu kez bir opera binası bile yok. Çeşitli dillerde oyun sahnelenecek tiyatro ekipleri ve salonları yok. Halihazırda
İstanbul’un, yatak kapasitesi olarak Antalya’nın çok gerisinde olmasına
rağmen, Antalya kadar turist alıyor olmasının nedeni budur.
Özetle, Türkiye’nin altın
yumurtlayan bu sektöre yeni bir vizyonla eğilmesi şarttır. Belli
destinasyonlarda kitlesel turizmin dizginlenmesi ve ziyaretçilerin daha fazla
harcama yapacağı kültürel etkinliklerin ve alanların çoğaltılması gerekir. Ülke içindeki farklı destinasyonlarımız için farklı
master planlarının yapılması şarttır. Her bir destinasyonumuzun bir diğerinden
farklı bir odağının ve temasının olması sağlanmalıdır.
Vakit kaybetmeden
merkezi idarenin ve yerel idarelerin kültürel alt yapı yatırımlarına
yönelmeleri ve insan kaynağı eğitmeleri gerekir. 3 milyar kişi ile geleceğin en
büyük pazarı olacak olan dünya turizminden bu ülke ekonomisinin hak ettiği payı
sağlamak için, yaratıcı endüstrilerde kapsamlı bir altyapı hamlesi ve teşvik
sistemi planlanmalı ve uygulanmalıdır. Türkiye’nin turizmdeki ikinci hamlesi
ancak bu hedefe yönelmesiyle mümkün olabilir.
Radikal, 17 Eylül 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder