Demirtaş başardı çünkü “Etnisite
Gömleğini” çıkardı.
10 Ağustos’ta sonuçlanan Türkiye’nin seçmen katılımlı ilk cumhurbaşkanlığı
seçim yarışında, neredeyse tüm analistlerin ve yorumcuların müttefik olduğu tek
konu, Demirtaş’ın bu seçimlerin diğer kazananı olduğu inancıdır.
Yarışı üçüncü ve sonuncu olarak bitirdiği halde neden böyle
düşünüyoruz? Neden hepimizin zihninde Demirtaş’ın alabildiği % 9,8’lik oy
oranı, İhsanoğlu’nun aldığı % 38,44’lük oy oranından daha büyük başarıymış gibi
bir etki yaratıyor?
Kampanyasının finansman yoksunluğu veya bizzat kendisini yarışan
en gariban, en az varlıklı aday olduğunun ortaya çıkması mı vicdanlarımızı
etkiliyor? Yoksa daha derinde bir başka neden mi var?
Demokratik Kürt Siyasi Mücadesi, 40
yıllık stratejini değiştiriyor
Siyaseti ve demokrasi mücadelelerinin dünya uygulamalarını takip
edenler iyi bilir. Herhangi bir etnik konu bir partinin tek ve hakim konusu
olduğu zaman o parti için bir gelecek yoktur. Etnisite konusu o partiye seçim
üstüne seçim kaybettirir. Partiye ait bu imaj, demokratik hayatta varlığını
sürdürdüğü sürece o partiye yapışır kalır. Netice de parti bir azınlık
partisine dönüşür veya zamanla yok olur gider.
Türkiye’deki Kürt siyasi hareketinin demokratik tarafının 30 yıllık
geçmişini; açılan kapanan- kapatılan- adı değiştirilen bütün partilerini
gözünüzün önüne getirin; ne demek istediğimizi daha net anlarsınız.
Geçen yılın sonuna kadar BDP çatısı altında varlığını sürdüren
demokratik Kürt siyasi hareketi, 2014’e yaklaşırken yeni bir parti daha inşa
etmeye (HDP) başladığında, nedeni kamu oyunda pek anlaşılamamıştı. 30 Mart
Yerel Seçimlerine doğuda BDP, batıda HDP şemsiyesi ile seçimlere girilmesi de kafaları
iyice karıştırmıştı. Zaten çok küçük bir toplumsal destek söz konusu iken, bu
destek neden iki partiye bölünüyordu. Bu çabanın ana nedeni ilk paragrafta
anlattığımız rasyoneldi.
Dünya demokrasi tarihinde, etnisite siyasetinin sandıktan zafer
çıktığı tek bir bile örnek yoktu. Benzer biçimde 30 yılı aşkın bir süre,
Türkiye’deki en dinamik siyasi kadroları bünyesinde barındıran Kürt siyaseti
de, hep %4,5 -%6 bandında kalmıştı. Koşullar ve rakip partilerin durumu ne
olursa olsun, Kürt siyasi partileri % 6’nın üstü bir türlü çıkamamıştı. O halde
strateji değiştirilmeliydi.
HDP ve Demirtaş Kürt siyasi hareketini
yeniden konumladı
Pazarlamada ve siyasi pazarlamada, konumlama işin esasıdır. Eğer bir
partiyi, lideri veya adayı doğru konumlarsanız, gerisi çok kolay gelir. Mesajda
veya uygulamada taktik hatalar yapsanız bile kazanırsınız. Konumlamanız
yanlışsa, ne yaparsanız yapın kaybedersiniz. Eğer seçmen zihninde yıllara sari
netleşmiş bir algı ve konumlama probleminiz varsa, yapacağınız tek şey
kendinizi yeniden konumlandırmaktır. Başka türlü kazanma imkanınız yoktur.
İşte, 10 Ağustos kampanyasında Demirtaş cephesinde gördüğümüz şey
budur. Selahattin Demirtaş ve Kürt siyaseti, 1 ay kadar bir süre içinde kendini
yeniden konumlayarak başarmıştır. Onlarca yıldır Kürt siyasetinin içinde
mücadele eden ve “Kürtçü” olarak algılanan Demirtaş, bu seçimlerde “Etnisite
Gömleğini” çıkarmış ve kitleselleşme yolunda büyük bir başarı elde etmiştir.
Gerisi teferruattır
Yarışan 3 aday içerisinde en genç olanı Demirtaş’tı. Canlı
yayınlarda ve mitinglerde en esprili dili kullanan, en samimi görünen, en kendi
gibi olmayı başaran da yine oydu. Bu özelliklerin seçmen tercihinde etkisi
mutlaka olmuştur.
Keza “Yeni Yaşam Çağrısı”, “Radikal Demokrasi” gibi söylemlerin de
bir katkısı olmuştur. Veya kendisi için üretilen “Bir Cumhurbaşkanı düşünün,
bağlamadan başka bir şey çalmıyor” gibi esprili sloganların da bu süreçte
yansımaları olmuştur. Ama bunların hepsi taktik teferruatlardır.
Dünkü yazımızda da net olarak gösterdiğimiz gibi, Demirtaş medyada
en az yer verilen adaydı. TV kanallarında ve gazetelerde Başbakan Erdoğan’a
ayrılan sürenin ve sütun santimin neredeyse 20’de biri kadar bir yer ayrıldığı
halde ve başbakanın kampanyasının 50’de biri kadar bir finansmanı ancak
toplayabildiği halde, Demirtaş bir ay içerisinde oy oranını % 6’dan %9.8’e
çıkardı. Bir diğer ifadeyle 40 yıllık Kürt demokratik mücadelesinin
kaznabildiği en yüksek oy oranını bir ayda % 163 artırdı.
Demirtaş’ın aldığı oyların derinlemesine analizi yapıldığında “yeniden konumlama stratejisinin”
tamamiyle tutmuş olduğu görülür. MHP’den bile oy alabilme başarısı, Demirtaş’ın
ve HDP’nin yeniden konumlama yoluyla Türkiyelileştiğinin en somut
göstergesidir.
Demirtaş, doğru bir stratejiyle, söyleyecek sözü olmanın gücünü
birleştirerek algılarımızı değiştirdi. Üzerinde sinmiş olan etnisite gömleği,
gözümüzde eski görünürlüğünü yitirdi. Böylece seçmen onu artık daha çok
kendinden görmeye başladı.
Bu başarı konumlama nedir bilmeden iş yapan tüm siyasilere ve
sadece etnisiteye takılı kalmayı tercih eden diğer Kürt siyasi sözcülerine ders olmalıdır.
14 Ağustos 2014, Radikal YeniAkıl köşe yazısı: http://www.radikal.com.tr/yazarlar/necati_ozkan/10_agustos_nasil_okunmali___2-1206708
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder