Necati Özkan ve Seçim Zamanı

16 Eylül 2014 Salı

10 Ağustos Nasıl Okunmalı- 2


Demirtaş başardı çünkü “Etnisite Gömleğini” çıkardı.

10 Ağustos’ta sonuçlanan Türkiye’nin seçmen katılımlı ilk cumhurbaşkanlığı seçim yarışında, neredeyse tüm analistlerin ve yorumcuların müttefik olduğu tek konu, Demirtaş’ın bu seçimlerin diğer kazananı olduğu inancıdır.
Yarışı üçüncü ve sonuncu olarak bitirdiği halde neden böyle düşünüyoruz? Neden hepimizin zihninde Demirtaş’ın alabildiği % 9,8’lik oy oranı, İhsanoğlu’nun aldığı % 38,44’lük oy oranından daha büyük başarıymış gibi bir etki yaratıyor?

Kampanyasının finansman yoksunluğu veya bizzat kendisini yarışan en gariban, en az varlıklı aday olduğunun ortaya çıkması mı vicdanlarımızı etkiliyor? Yoksa daha derinde bir başka neden mi var?

Demokratik Kürt Siyasi Mücadesi, 40 yıllık stratejini değiştiriyor

Siyaseti ve demokrasi mücadelelerinin dünya uygulamalarını takip edenler iyi bilir. Herhangi bir etnik konu bir partinin tek ve hakim konusu olduğu zaman o parti için bir gelecek yoktur. Etnisite konusu o partiye seçim üstüne seçim kaybettirir. Partiye ait bu imaj, demokratik hayatta varlığını sürdürdüğü sürece o partiye yapışır kalır. Netice de parti bir azınlık partisine dönüşür veya zamanla yok olur gider.

Türkiye’deki Kürt siyasi hareketinin demokratik tarafının 30 yıllık geçmişini; açılan kapanan- kapatılan- adı değiştirilen bütün partilerini gözünüzün önüne getirin; ne demek istediğimizi daha net anlarsınız.

Geçen yılın sonuna kadar BDP çatısı altında varlığını sürdüren demokratik Kürt siyasi hareketi, 2014’e yaklaşırken yeni bir parti daha inşa etmeye (HDP) başladığında, nedeni kamu oyunda pek anlaşılamamıştı. 30 Mart Yerel Seçimlerine doğuda BDP, batıda HDP şemsiyesi ile seçimlere girilmesi de kafaları iyice karıştırmıştı. Zaten çok küçük bir toplumsal destek söz konusu iken, bu destek neden iki partiye bölünüyordu. Bu çabanın ana nedeni ilk paragrafta anlattığımız rasyoneldi.

Dünya demokrasi tarihinde, etnisite siyasetinin sandıktan zafer çıktığı tek bir bile örnek yoktu. Benzer biçimde 30 yılı aşkın bir süre, Türkiye’deki en dinamik siyasi kadroları bünyesinde barındıran Kürt siyaseti de, hep %4,5 -%6 bandında kalmıştı. Koşullar ve rakip partilerin durumu ne olursa olsun, Kürt siyasi partileri % 6’nın üstü bir türlü çıkamamıştı. O halde strateji değiştirilmeliydi.

HDP ve Demirtaş Kürt siyasi hareketini yeniden konumladı

Pazarlamada ve siyasi pazarlamada, konumlama işin esasıdır. Eğer bir partiyi, lideri veya adayı doğru konumlarsanız, gerisi çok kolay gelir. Mesajda veya uygulamada taktik hatalar yapsanız bile kazanırsınız. Konumlamanız yanlışsa, ne yaparsanız yapın kaybedersiniz. Eğer seçmen zihninde yıllara sari netleşmiş bir algı ve konumlama probleminiz varsa, yapacağınız tek şey kendinizi yeniden konumlandırmaktır. Başka türlü kazanma imkanınız yoktur.

İşte, 10 Ağustos kampanyasında Demirtaş cephesinde gördüğümüz şey budur. Selahattin Demirtaş ve Kürt siyaseti, 1 ay kadar bir süre içinde kendini yeniden konumlayarak başarmıştır. Onlarca yıldır Kürt siyasetinin içinde mücadele eden ve “Kürtçü” olarak algılanan Demirtaş, bu seçimlerde “Etnisite Gömleğini” çıkarmış ve kitleselleşme yolunda büyük bir başarı elde etmiştir.

Gerisi teferruattır

Yarışan 3 aday içerisinde en genç olanı Demirtaş’tı. Canlı yayınlarda ve mitinglerde en esprili dili kullanan, en samimi görünen, en kendi gibi olmayı başaran da yine oydu. Bu özelliklerin seçmen tercihinde etkisi mutlaka olmuştur.

Keza “Yeni Yaşam Çağrısı”, “Radikal Demokrasi” gibi söylemlerin de bir katkısı olmuştur. Veya kendisi için üretilen “Bir Cumhurbaşkanı düşünün, bağlamadan başka bir şey çalmıyor” gibi esprili sloganların da bu süreçte yansımaları olmuştur. Ama bunların hepsi taktik teferruatlardır.


Dünkü yazımızda da net olarak gösterdiğimiz gibi, Demirtaş medyada en az yer verilen adaydı. TV kanallarında ve gazetelerde Başbakan Erdoğan’a ayrılan sürenin ve sütun santimin neredeyse 20’de biri kadar bir yer ayrıldığı halde ve başbakanın kampanyasının 50’de biri kadar bir finansmanı ancak toplayabildiği halde, Demirtaş bir ay içerisinde oy oranını % 6’dan %9.8’e çıkardı. Bir diğer ifadeyle 40 yıllık Kürt demokratik mücadelesinin kaznabildiği en yüksek oy oranını bir ayda % 163 artırdı.

Demirtaş’ın aldığı oyların derinlemesine analizi yapıldığında “yeniden konumlama stratejisinin” tamamiyle tutmuş olduğu görülür. MHP’den bile oy alabilme başarısı, Demirtaş’ın ve HDP’nin yeniden konumlama yoluyla Türkiyelileştiğinin en somut göstergesidir.

Demirtaş, doğru bir stratejiyle, söyleyecek sözü olmanın gücünü birleştirerek algılarımızı değiştirdi. Üzerinde sinmiş olan etnisite gömleği, gözümüzde eski görünürlüğünü yitirdi. Böylece seçmen onu artık daha çok kendinden görmeye başladı.

Bu başarı konumlama nedir bilmeden iş yapan tüm siyasilere ve sadece etnisiteye takılı kalmayı tercih eden diğer Kürt siyasi sözcülerine ders olmalıdır.

14 Ağustos 2014, Radikal YeniAkıl köşe yazısı: http://www.radikal.com.tr/yazarlar/necati_ozkan/10_agustos_nasil_okunmali___2-1206708

Hiç yorum yok: