Seçim sonuçları özetle ne diyor?
Pazar günü saat 21.00 sularında her şey netleşti. Kayıtlı 55.9
milyon seçmenin % 73,8’i sandığa gitti ve tercihini yaptı. Görebildiğimiz
kadarıyla, seçimlerde hile yapıldığına ait ciddi bir iddia olmadan Erdoğan 12.
Cumhurbaşkanı oldu.
Seçmenlerin yaklaşık 20.8 milyonu Erdoğan’a, 15,4 milyonu
İhsanoğlu’na ve 3.9 milyonu da Demirtaş’a oy verdi. Geçersiz kabul edilen 700
bin civarındaki oylarla birlikte sandık başına giden seçmen sayısı 41,2 milyona
ancak ulaştı. Yurtdışı dahil 15 milyona yakın seçmen sandığa itibar etmedi.
Kampanyalarının analizinden önce medya
kullanımının analizi
Bu yazımızla birlikte toplam 4 yazıda Cumhurbaşkanlığı yarışına
katılan 3 adayın kampanyalarını analiz edeceğiz ve “kim neden kazandı” “kim
neden kaybetti” sorularına iletişimci penceresinden cevap vermeye çalışacağız.
Bir seçim kampanyasını oluşturan bileşenler; konumlama, strateji,
mesaj, saha organizasyonu ve altyapı imkanlarıdır. Kampanyaların bütçeleri,
adayların kimlik ve kişilikleri, saha örgütlerinin performansı ve her türlü
kaynağı harekete geçirebilecek olan fikri ve fiziki altyapı bir kampanyanın
başarını belirler.
Kampanya dediğimizde, doğal olarak mesajımızı hedef seçmen
kitlesine ileteceğimiz medyayı dikkate almak zorundayız. Ücretsiz olarak
kullanabileceğimiz medya imkanlarımızı, ücret ödeyerek kullanmamız gerekenleri
ve tabi ki kendi yarattığımız veya oluşturduğumuz (internet siteleri, sosyal
medya vb.) mecraları...
Her bir aday için bu detaylara girmeden önce, medya, finansman ve
medyadan paralı satın alma oranlarına birlikte bir göz atalım.
Beyin yıkama makinası olarak medya
Seçim sonuçlarına etki eden pek çok adaletsizliğin ve anormalliğin
başında medyanın yaklaşımı geliyor. Kampanyaların ilk gününden seçim yasaklarının
başladığı 8 Ağustos gece yarısına kadar olan sürede, yarışan üç adaya TV
kanallarında ayrılan toplam zamanın dağılımına baktığımızda ne demek
istediğimiz anlaşılacaktır. Net olarak görüldüğü gibi, TV kanalları Demirtaş haberlerine
ayırdıkları sürenin 1.5 katı kadar süreyi İhsanoğlu’na, 7 katı kadar süreyi ise
Erdoğan’a ayırmıştır. (İnfografik :1)
Gazetelerin adaylarla ilgili haber yapma tavrı da benzer. Demirtaş
haberlerine ayrılan toplam gazete sayfası miktarının 2.5 katı İhsanoğlu’na, 9.5
katı Erdoğan’a ayrılmıştır. (İnfografik :2).
Medyanın bu tavrı, zaten adaletsiz olan yarışı tümden adaletsiz
kılmıştır. Medyadaki vizibilite oranın kredibiliteyi doğrudan etkilediğini artık
net olarak biliyoruz. (link: vizibilite = kredibilite yazısı) Bir aday, TV
kanallarında ve gazetelerde ne kadar çok görülüyorsa, o kadar itibar ve
inandırıcılık kazanıyor.
Böylesi bir fotoğrafı dünyanın herhangi bir yöresindeki demokrasi
ile yönetilen ülkeden görmek mümkün değildir. Özgürlükle ilgisi olmayan medya
düzeni içinde, paralı kampanya elemanı izlenimi uyandıran kimi akademisyenler /
basın mensupları yıllardır yaptıklarını yapmaya devam etmişler ve adaylardan
Erdoğan lehine beyin yıkama makinası işlevi görmüşlerdir.
Kampanya bütçeleri ve paralı
reklamların dağılımı
Yarıştaki adaletsizliğin finansal yanı bu fotoğraftan daha de
beter. Erdoğan’ın kampanyasına kamu kaynaklarından resmi veya gayri resmi
olarak ne kadar fon harcandı bilmiyoruz. Ayrıca ayni veya hizmet katkısı
hakkında da hiç bir bilgimiz yok. Ama, adayların kampanya merkezlerinden
yapılan açıklamalardan anladık ki, Erdoğan 55,3 milyon TL, İhsanoğlu 8,5 milyon
TL, Demirtaş ise 1,2 milyon TL bağış toplamış. İşte bu bağışlarla kampanyaların
profesyonel uygulaması olan TV reklamları, basın ilanları, internet ve açıkhava
reklamları yapıldı.
Kampanyaların yapıldığı 3 haftalık süre boyunca, TV reklamlarının
adaylara göre dağılımı şöyle:
Açıkça görüldüğü gibi Erdoğan kampanyası, TV’de diğer iki adayın satın
aldıkları toplam süresinin 12 katı kadar zaman satın almış ve TV mecrasını
domine etmiştir. Erdoğan kampanyasının prodüksiyonlara harcadığı bütçe de diğer
iki adayın harcadıklarıyla kıyaslandığında muazzamdır. (İnfografik-3)
Basın kullanımında da durum çok benzer. Demirtaş basına sıfır
harcama yaparken, Erdoğan kampanyası çoğu kendine yakın medya kuruluşları olmak
üzere, gazetelerden İhsanoğlu’nun tam 10 katı kadar sayfa satınalmış ve ilanlarını
yayınlatmıştır. (İnfografik-4)
Açıkhava reklamlarını ölçebilmek ise neredeyse imkansızdır.
Tahmini olarak hesaplananlar gösteriyor ki, Erdoğan kampanyasının açık hava
kullanımı binalar, köprüler, yollar vb
ölçülmeyen kanallarda hesaba katıldığında diğer iki adayın toplam kullanımının
30 katından daha fazladır.
Ekmeleddin İhsanoğlu adı çok bilinen bir dijital girişimciyi
kampanyasının önemli ismi olarak atamış olsa da, dijital ortamlarda “Ekmek için
Ekmeleddin” sloganının tiye alınması dışında bir varlık sergileyememiştir.
Erdoğan kampanyasını yöneten Erol Olçok ise, CNN TÜRK kanalında yaptığı
açıklamada dijital dünyada 26.000 gönüllüden oluşan bir ordu kurarak etki
kampanyalarını yürüttüklerini açıklamıştır.
% 51.78 aslında %37,2!
Evet net olarak gözüken şu ki, yarışın adaletsizliği can yakıcı
seviyeleri çoktan aşmıştır. Ne kamu kaynaklarının kullanımında, ne medyanın
kullanımında, ne medya düzeninde ve ne de bir şekilde harekete geçirilen
finansman imkanlarında bir adalet ve normallik vardır.
Bütün bunlara rağmen hiç kimse, Erdoğan’ın seçilmesinin
meşruiyetini sorgulayamaz. Erdoğan geçerli oyların % 51,79’unu alarak yarışı
açık ara tamamlamış ve yasal olarak cumhurbaşkanı seçilmiştir. Bununla birlikte, yarışın tüm adaletsizliklerine ve kampanyası için
her türlü imkanın kullanımına rağmen Erdoğan’ın toplam kayıtlı seçmenin ancak %
37.2’sinin desteği ile seçildiğini de görmemiz lazım. Bu sonuç ülkemizin
geleceği ve demokratik bir yarış ile muhalefetin birgün iktidarı
kazanabileceğine ait çok umutlu bir sonuçtur.
Ayrıca net olarak ortaya çıkan şudur ki, Erdoğan’ın elde
edebildiği 20,8 milyonluk oy desteği, fiilen başkanlık yada yarı başkanlık
sistemini zorlamayı mümkün kılacak bir destek değildir. Hem seçmen sayısı
olarak ve hem de oran olarak Erdoğan tüm iddia ve beklentilerin altında kalan
bir sonuçla karşı karşıya kaldığı için kendinde bu gücü kolay kolay
bulamayacaktır.
Parti içindeki itibarı nedeniyle bir süre yarı başkanmış gibi
davransa da, ve hatta kendine yakın kalemler ve medya organları seçimin sıcak
psikolojisiyle o tür bir hava yaramaya gayret etseler de, Erdoğan için
sürdürülebilir ve kalıcı bir sistem zorlama ve değiştirme imkanı kalmamıştır.
13 Ağustos 2014, Radikal YeniAkıl köşe yazısı: http://www.radikal.com.tr/yazarlar/necati_ozkan/10_agustos_nasil_okunmali___1-1206525
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder