Necati Özkan ve Seçim Zamanı

16 Eylül 2014 Salı

10 Ağustos Nasıl Okunmalı- 1

Seçim sonuçları özetle ne diyor?

Pazar günü saat 21.00 sularında her şey netleşti. Kayıtlı 55.9 milyon seçmenin % 73,8’i sandığa gitti ve tercihini yaptı. Görebildiğimiz kadarıyla, seçimlerde hile yapıldığına ait ciddi bir iddia olmadan Erdoğan 12. Cumhurbaşkanı oldu.

Seçmenlerin yaklaşık 20.8 milyonu Erdoğan’a, 15,4 milyonu İhsanoğlu’na ve 3.9 milyonu da Demirtaş’a oy verdi. Geçersiz kabul edilen 700 bin civarındaki oylarla birlikte sandık başına giden seçmen sayısı 41,2 milyona ancak ulaştı. Yurtdışı dahil 15 milyona yakın seçmen sandığa itibar etmedi.

Kampanyalarının analizinden önce medya kullanımının analizi

Bu yazımızla birlikte toplam 4 yazıda Cumhurbaşkanlığı yarışına katılan 3 adayın kampanyalarını analiz edeceğiz ve “kim neden kazandı” “kim neden kaybetti” sorularına iletişimci penceresinden cevap vermeye çalışacağız.

Bir seçim kampanyasını oluşturan bileşenler; konumlama, strateji, mesaj, saha organizasyonu ve altyapı imkanlarıdır. Kampanyaların bütçeleri, adayların kimlik ve kişilikleri, saha örgütlerinin performansı ve her türlü kaynağı harekete geçirebilecek olan fikri ve fiziki altyapı bir kampanyanın başarını belirler.

Kampanya dediğimizde, doğal olarak mesajımızı hedef seçmen kitlesine ileteceğimiz medyayı dikkate almak zorundayız. Ücretsiz olarak kullanabileceğimiz medya imkanlarımızı, ücret ödeyerek kullanmamız gerekenleri ve tabi ki kendi yarattığımız veya oluşturduğumuz (internet siteleri, sosyal medya vb.) mecraları...

Her bir aday için bu detaylara girmeden önce, medya, finansman ve medyadan paralı satın alma oranlarına birlikte bir göz atalım.

Beyin yıkama makinası olarak medya

Seçim sonuçlarına etki eden pek çok adaletsizliğin ve anormalliğin başında medyanın yaklaşımı geliyor. Kampanyaların ilk gününden seçim yasaklarının başladığı 8 Ağustos gece yarısına kadar olan sürede, yarışan üç adaya TV kanallarında ayrılan toplam zamanın dağılımına baktığımızda ne demek istediğimiz anlaşılacaktır. Net olarak görüldüğü gibi, TV kanalları Demirtaş haberlerine ayırdıkları sürenin 1.5 katı kadar süreyi İhsanoğlu’na, 7 katı kadar süreyi ise Erdoğan’a ayırmıştır. (İnfografik :1)


Gazetelerin adaylarla ilgili haber yapma tavrı da benzer. Demirtaş haberlerine ayrılan toplam gazete sayfası miktarının 2.5 katı İhsanoğlu’na, 9.5 katı Erdoğan’a ayrılmıştır. (İnfografik :2).


Medyanın bu tavrı, zaten adaletsiz olan yarışı tümden adaletsiz kılmıştır. Medyadaki vizibilite oranın kredibiliteyi doğrudan etkilediğini artık net olarak biliyoruz. (link: vizibilite = kredibilite yazısı) Bir aday, TV kanallarında ve gazetelerde ne kadar çok görülüyorsa, o kadar itibar ve inandırıcılık kazanıyor.

Böylesi bir fotoğrafı dünyanın herhangi bir yöresindeki demokrasi ile yönetilen ülkeden görmek mümkün değildir. Özgürlükle ilgisi olmayan medya düzeni içinde, paralı kampanya elemanı izlenimi uyandıran kimi akademisyenler / basın mensupları yıllardır yaptıklarını yapmaya devam etmişler ve adaylardan Erdoğan lehine beyin yıkama makinası işlevi görmüşlerdir.

Kampanya bütçeleri ve paralı reklamların dağılımı

Yarıştaki adaletsizliğin finansal yanı bu fotoğraftan daha de beter. Erdoğan’ın kampanyasına kamu kaynaklarından resmi veya gayri resmi olarak ne kadar fon harcandı bilmiyoruz. Ayrıca ayni veya hizmet katkısı hakkında da hiç bir bilgimiz yok. Ama, adayların kampanya merkezlerinden yapılan açıklamalardan anladık ki, Erdoğan 55,3 milyon TL, İhsanoğlu 8,5 milyon TL, Demirtaş ise 1,2 milyon TL bağış toplamış. İşte bu bağışlarla kampanyaların profesyonel uygulaması olan TV reklamları, basın ilanları, internet ve açıkhava reklamları yapıldı.

Kampanyaların yapıldığı 3 haftalık süre boyunca, TV reklamlarının adaylara göre dağılımı şöyle:


Açıkça görüldüğü gibi Erdoğan kampanyası, TV’de diğer iki adayın satın aldıkları toplam süresinin 12 katı kadar zaman satın almış ve TV mecrasını domine etmiştir. Erdoğan kampanyasının prodüksiyonlara harcadığı bütçe de diğer iki adayın harcadıklarıyla kıyaslandığında muazzamdır. (İnfografik-3)

Basın kullanımında da durum çok benzer. Demirtaş basına sıfır harcama yaparken, Erdoğan kampanyası çoğu kendine yakın medya kuruluşları olmak üzere, gazetelerden İhsanoğlu’nun tam 10 katı kadar sayfa satınalmış ve ilanlarını yayınlatmıştır. (İnfografik-4)


Açıkhava reklamlarını ölçebilmek ise neredeyse imkansızdır. Tahmini olarak hesaplananlar gösteriyor ki, Erdoğan kampanyasının açık hava kullanımı  binalar, köprüler, yollar vb ölçülmeyen kanallarda hesaba katıldığında diğer iki adayın toplam kullanımının 30 katından daha fazladır.

Ekmeleddin İhsanoğlu adı çok bilinen bir dijital girişimciyi kampanyasının önemli ismi olarak atamış olsa da, dijital ortamlarda “Ekmek için Ekmeleddin” sloganının tiye alınması dışında bir varlık sergileyememiştir. Erdoğan kampanyasını yöneten Erol Olçok ise, CNN TÜRK kanalında yaptığı açıklamada dijital dünyada 26.000 gönüllüden oluşan bir ordu kurarak etki kampanyalarını yürüttüklerini açıklamıştır.

% 51.78 aslında %37,2!

Evet net olarak gözüken şu ki, yarışın adaletsizliği can yakıcı seviyeleri çoktan aşmıştır. Ne kamu kaynaklarının kullanımında, ne medyanın kullanımında, ne medya düzeninde ve ne de bir şekilde harekete geçirilen finansman imkanlarında bir adalet ve normallik vardır.

Bütün bunlara rağmen hiç kimse, Erdoğan’ın seçilmesinin meşruiyetini sorgulayamaz. Erdoğan geçerli oyların % 51,79’unu alarak yarışı açık ara tamamlamış ve yasal olarak cumhurbaşkanı seçilmiştir. Bununla birlikte, yarışın tüm adaletsizliklerine ve kampanyası için her türlü imkanın kullanımına rağmen Erdoğan’ın toplam kayıtlı seçmenin ancak % 37.2’sinin desteği ile seçildiğini de görmemiz lazım. Bu sonuç ülkemizin geleceği ve demokratik bir yarış ile muhalefetin birgün iktidarı kazanabileceğine ait çok umutlu bir sonuçtur.

Ayrıca net olarak ortaya çıkan şudur ki, Erdoğan’ın elde edebildiği 20,8 milyonluk oy desteği, fiilen başkanlık yada yarı başkanlık sistemini zorlamayı mümkün kılacak bir destek değildir. Hem seçmen sayısı olarak ve hem de oran olarak Erdoğan tüm iddia ve beklentilerin altında kalan bir sonuçla karşı karşıya kaldığı için kendinde bu gücü kolay kolay bulamayacaktır.

Parti içindeki itibarı nedeniyle bir süre yarı başkanmış gibi davransa da, ve hatta kendine yakın kalemler ve medya organları seçimin sıcak psikolojisiyle o tür bir hava yaramaya gayret etseler de, Erdoğan için sürdürülebilir ve kalıcı bir sistem zorlama ve değiştirme imkanı kalmamıştır.

13 Ağustos 2014, Radikal YeniAkıl köşe yazısı: http://www.radikal.com.tr/yazarlar/necati_ozkan/10_agustos_nasil_okunmali___1-1206525

Hiç yorum yok: