Necati Özkan ve Seçim Zamanı

6 Şubat 2011 Pazar

CHP Nasıl İktidar Olur?


“CHP nasıl iktidar olur?” sorusu bugün için yanlış bir sorudur. Doğrusu, “Hangi CHP iktidar olabilir?” olmalıdır. Neden?

Her siyasi parti toplumsal bir ihtiyacın karşılığı olarak kurulur. Ve o ihtiyaç varoldukça da varlığını korur. Tersinden söylersek, o toplumsal ihtiyaç ortadan kalkınca o siyasi partiye de ihtiyaç kalmaz.

1946 öncesinin CHP’si, yıkılmış bir imparatorluktan bir ulus devlet yaratma ihtiyacının karşılığı olarak kurulmuş bir partidir. Orijinal haliyle tam bir sağ siyasi partidir. Milliyetçi bir partidir. O kadar sağdır ki, Demokrat Parti kurulduğunda, DP’nin gizli komünist bir ajandasının olduğunu dahi ileri sürebilecektir.

“Cumhuriyeti biz kurduk”

CHP’nin pek çok resmi dökümanı “Cumhuriyeti biz kurduk.” cümlesiyle başlar. Ve, “Biz koruyacağız” diye de devam eder. Bu iki cümle, CHP siyasi pozisyonlamasının özetidir. Bu pozisyonlama bugüne kadar CHP’yi yöneten tüm liderlerin ve lider kadroların sıkı sıkıya sarıldıkları, üzerinde % 100 mutabık oldukları bir pozisyonlamadır.

Ne var ki, 1946’dan beri, yani özgür ve çok partili seçimler başladığından beri CHP’nin tek başına iktidar olamamasının ana nedeni de bu pozisyonlamadır. Bu pozisyonlamayla CHP, belki de bilmeden ve farkına varmadan vatandaşların önemli bir kısmını ötekileştirmektedir: Cumhuriyeti kuranlar ve karşı olanlar... Cumhuriyeti korumak isteyenler ve yıkmak isteyenler...

Tarihimizin ana çekişmesi

Bu yüzden daha ilk çok partili deneme olan “Serbest Fırka” açılır açılmaz hemen “karşı devrimcilerin” yuvası haline gelmiştir. Bu yüzden Demokrat Parti, “Cumhuriyet kazanımlarını ortadan kaldıracakların” odağı olmuştur. Benzer biçimde Adalet Partisi, ANAP, Refah Partisi ve nihayet AKP gibi partiler CHP’lilerin gözünde hep “gerici” unsurların partileri olmuşlardır.

Özetle, bu çekişme modern siyasi tarihimizin ana çekişmesi olmuştur. Bir tarafta Cumhuriyeti kuran ve korumak isteyen azınlık elitin partisi CHP; diğer tarafta Cumhuriyete karşı olan ve yıkmak isteyen ahalinin “gerici - karşı devrimci” partileri...

CHP’nin 60 yıllık makus talihi

İşte, 60 yıldır CHP tam da bu yüzden tek başına iktidar olamıyor. Partinin liderinin ve yöneticilerinin kimler olduğunun hiç bir önemi yok. İsmet İnönü, Bülent Ecevit, Necdet Calp, Erdal İnönü, Aydın Güven Gürkan, Murat Karayalçın, Hikmet Çetin, Altan Öymen ve Deniz Baykal... Bu yüzden hiçbirisi başaramadı tek başına iktidar olmayı. Ne yaparlarsa yapsınlar CHP’nin makus talihini yenebilmeleri mümkün olmadı.

CHP tarihinde bu konuda olumlu bir denemenin yapıldığı yegane dönem, “Ortanın Solu” ile başlayan Ecevit dönemidir. Bülent Ecevit ve arkadaşları, milliyetçi, totaliter ve sağ bir çizgiden sola taşıyarak, CHP’nin pozisyonlamasına müdahale etmişlerdir. Bu müdahale derhal işe yaramış ve CHP % 42 oy oranına ulaşabilmiştir.

Peki, Cumhuriyeti ve ulus devleti kurmuş, otoriter modernleşmeci kökleri olan bir parti 60 yıldır hiçbir seçimde tek başına iktidar olamıyorsa, nasıl iktidar olabilir?

Soruyu böyle koyunca, kolaylıkla fark edebiliyoruz ki öncelikle “CHP, Cumhuriyeti kuran partidir” söylemini değiştirmek zorundadır. Yani, CHP pozisyonlamasını yenilemek zorundadır.

Tek başına iktidar için tek çare: Yeni CHP

Bu yolda içi demokrasi, insan hakları ve özgürlüklerle doldurulacak “Yeni CHP” pozisyonlaması olağanüstü bir fırsattır. Önemli olan, Kemal Kılıçdaroğlu ve mevcut CHP yönetiminin buna cesaret edip edemeyeceğidir.

CHP yönetimi, “Dimyat’a pirince giderken eldeki bulgurdan olmamak” şeklinde özetleyebileceğimiz bir çekingenlikle hareket etmeye devam ederse bir büyük fırsat daha kaçırılacaktır.

Kendisini şimdi değiştiremeyen, pozisyonlamasını şimdi yapamayan CHP için yakın gelecekte başka bir umut kalmayacaktır. Bu nedenle örgütten veya bir kısım seçmenden gelebilecek reflekse aldırmadan ilerici, halkı kucaklayan ve halka sonuna kadar güvenen bir “Yeni CHP” yaratılmalıdır.

Yeni CHP : Ulusal bütünlüğün şemsiyesi

Yeni CHP kendi geçmişini ısrarla yeniden tanımlamak ve asıl bu açıdan “yeni” olduğunu göstermek durumundadır. “Yeni CHP”, Cumhuriyet Halk Partisi’nin kuruculuk rolünü artık dışlayıcılıktan uzak bir biçimde ifade edebilmelidir. Örneğin:

“ Anadolu işgal altındayken kimin hangi siyasi düşüncede olduğunun, kimlik farklılıklarının hiç önemi yoktu. Hepimiz bir ve bütündük. Cumhuriyet Halk Partisi bu bütünlüğün şemsiyesiydi.”

Yeni CHP, ülke tarihini “devrimciler ve karşı devrimciler” arasında bir kavga gibi anlatmaktan vazgeçmelidir. Eğer 60 yılı aşkın bir süre seçmen ülkeyi “karşı devrimci” iktidarların yönetmesine onay verdiyse, zaten sizin savınız yıllar önce çökmüştür. Yeni CHP kavgaya değil uzlaşmaya, birlik ve bütünlüğe gözünü diktiğini, tarihe bakış açısıyla da göstermelidir:

“….. Bir ve bütündük. Cumhuriyet Halk Partisi bu bütünlüğün şemsiyesiydi. Sonra demokrasiye adım attık. Ülkece çok zorlu, acılı, kardeş kavgalı yıllar yaşamış olsak da, sorunlarımızın çözümünün demokrasiden başka bir yolu olamayacağını gördük, anladık.”

Buraya kadar özetlediğimiz bakış açısının bugünün CHP’sine somut yansıması şudur: Yeni CHP bundan böyle, seçmenin hayatını nasıl ve hangi yöntemlerle iyileştireceğini anlatacağı projeler kadar, partideki normalleşmeyi de anlatmalıdır. Bu ikisini içermeyen bir iletişim stratejisinin yeterince etkili olamayacağını CHP artık anlamalıdır.

Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik güçlü bir sempati olduğu açıktır. Ve Kılıçdaroğlu, CHP’nin Bülent Ecevit’ten bu yana sahip olabildiği en büyük şanstır. Ancak bu sempatiye ve şansa rağmen, pozisyonlaması yenilenmeden CHP’nin tek başına iktidar olması zor değil, imkansızdır.

Dahası, CHP'ye olan toplumsal ihtiyaç sona erebilecektir.

Necati Özkan, Baskın Bıçakçı