Necati Özkan ve Seçim Zamanı

5 Temmuz 2014 Cumartesi

Demokrasi İllüzyonu


Adaletsiz yarış haftaya start alıyor.
Mevcut yasal altyapısı ve YSK tarafından tanımlanmış süreçleri itibariyle Cumhurbaşkanlığı yarışı, neredeyse bir Ali Cengiz oyunu.

Herşeyden önce, belirli bir kişi için Çankaya koltuğunu garantilemek üzere çıkarılmış bir yasa var ortada. Yasayı çıkaran irade, demokratik bir yarış yerine, bir çeşit kaptı kaçtı oyunu sahnelemeyi planlamış.

26 Ocak 2012’de yürürlüğe giren 6271 sayılı Cumhurbaşkanlığı Seçim Kanunu’nda, adil bir kampanya yapılmasını engelleyecek türlü önlemler peşinen alınmış. Hepimize, sanki adil ve demokratik bir yarış varmış ve bizim irademiz sandığa bir şekilde yansıyacakmış gibi bir film izletiliyor. Oysa, eli kolu bağlı rakiplerini dövmeye alışmış ağır siklet bir boksörün, final maçından başka bir şey değil sözkonusu olan.

Bütçe toplanana kadar kampanya bitecek

Kampanyaların finansmanı bir başka zorluklar ve tuzaklar silsilesi. Adaylar ancak 14 Temmuz’da kampanya bütçesi için fiili olarak harekete geçebiliyor olacaklar. Kampanyaların bütçeleri seçmenlerden bağış olarak toplanacak. Şirketler, vakıflar, partiler ve tüzel kişiler bağış yapamayacak. Ve Bağış yoluyla toplanan her bir kuruş aday adına açılacak banka hesabına yatacak. Ödemeler o hesaptan gerçekleştirilecek.

Arka planı kendilerine destekleyen partiler tarafından titizlikle organize edilmediği sürece, İhsanoğlu ve Demirtaş’ın medyada etkili bir kampanya yapabilecek fon miktarına erişmeleri neredeyse imkansız. Başbakan Erdoğan’ın kampanya makinası için fon toplamak muhtemelen işten bile sayılmaz. Ayrıca Erdoğan’ın başbakanlık makamının ve devlet gücünün her türlü imkanını kullandığı ve kullanmaya devam edeceği bir sır değil.

Medya yarışı daha da adaletsiz hale getiriyor 

Yasal altyapı gayri adil de, diğer koşullar adil mi? Asla değil.

Örneğin adayların tanınırlığı meselesi… Başbakan Erdoğan’ı beşikteki bebek bile tanırken, Ekmeleddin İhsanoğlu ismini seçmenlerin %99.99’u ilk kez duydu. Demirtaş’ın tanınma oranı iki adayın ortasında bir yerlerde.

Adaletsizlik medya tarafında o denli ayan beyan ortada ki... Örneğin Erdoğan’ın adaylığını açıkladığı ve geçtiğimiz Çarşamba günü Ankara ATO’da yapılan toplantıyı 28 TV kanalı aynı anda canlı olarak yayınlandı. Tek bir gün için Erdoğan adına 28 saatten daha fazla bir TV kullanımı demek oluyor bu canlı yayınlar. 

Parayla, korkuyla, görev gereği, eşit davranma zorunluluğu gereği bile olsa diğer adaylar için böyle bir durum söz konusu değil.

Rakamlar yalan söylemez

Bu adaletsiz yarışta medyanın durumu o denli acıklı ki… Örneğin çeşitli medya takip şirketlerinin verilerine göre, 16 Haziran- 3 Temmuz 2014 tarihleri arasında basında Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili toplam 151.965 adet haber yayınlanmış. Prof Ekmeleddin İhsanoğlu ile ilgili haberlerin sayısı 4.389. Selahaddin Demirtaş ile ilgili haber sayısı ise sadece 476.

Aynı dönemde, TV kanallarında Erdoğan 3.227 kez, İhsanoğlu 2.273 kez, Demirtaş ise 870 kez haber yapılmış.

Nereden bakarsanız bakın, ortada demokratik bir yarış değil, katmerli adaletsizlikler silsilesi var. Yeryüzünde aklıbaşında hiç kimse bizdeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine bakarak; “Bu ülkede serbest seçimler var”, “Bu ülkede demokrasi var” diyemez. Hele ki, seçim gecesi ülkenin dört bir tarafında ortaya çıkıveren trafo kedileri söz konusu oluyorken.

İçinde yaşadığımız; seyircisi, parçası ve oyuncusu olduğumuz şey, bir demokrasi değil. Sadece bir demokrasi illüzyonu.

Bu illüzyonu bozacak ve adaletsizlikleri alt edecek yegane güç, doğru stratejiye dayanan bir büyük fikir olabilir. Ancak büyük bir fikrin cesareti, mevcut organize oyunu bozabilir. İhsanoğlu veya Demirtaş, Goliath’a karşı David olmayı becerebilirlerse seçimden kendilerini mutlu edecek bir sonuçla çıkabilirler.

Radikal, 5 Temmuz 2014, http://www.radikal.com.tr/yazarlar/necati_ozkan/demokrasi_illuzyonu-1200272

Hiç yorum yok: