Necati Özkan ve Seçim Zamanı

17 Mayıs 2010 Pazartesi

CHP'nin Savunma Pozisyonundan Saldırı Pozisyonuna Geçmesi Lazım

Deniliyor ki “CHP’nin yüzde 20-22’lik bir dilimi var. Bunun başında Baykal da olsa başkası da gelse daha yukarı çıkmaz, bu partinin müşterisi bu kadar.”
Bu inanılmaz yanlış bir argüman. O zaman biz ne liderin etkisine, ne kampanyanın etkisine, ne bir partinin etkisine, ne zamanın ruhuna, bunların hiçbirine inanmayacağız, insanların ihtiyaçlarının günden güne değişebildiğine, insanların umut ihtiyacının ne kadar büyük olduğuna bunlara hiç o zaman bakmayacağız ve hep şöyle diyeceğiz: Bu toplum CHP gibi bir sol partiye verse verse yüzde 22 oy verir, daha fazla vermez. Böyle bir şey olamaz ki, hiçbir demokraside böyle bir durum yok. Bütün demokrasilerde tam tersi örnekleri hep yaşanır, olmaz denilenler olur. Çünkü siyasetin en önemli gücü kitlelerin gelecekleriyle bir hayal yaratabilmesinde yatar. Hangi demokrasiye bakarsanız bakın bunu becermiş liderler, ister merkezin sağında ister solunda, seçimleri kazanıyorlar.

CHP asla merkezden oy alamaz deniliyor ama.
Asla! Müslüman bir aileden gelen, zenci bir adam da ABD gibi bir ülkede seçim kazanamazdı, ama kazandı. İnsanlara “Evet bu sefer becerebiliriz, kirlenmiş sistemin içinden yeni ve daha temiz bir sistem çıkarabiliriz” duygusunu yaratmasının sonucunda bir zenci siyasetçi kazandı.

Bunu, bu CHP yapabilir mi?
Yapabilecek bir noktaya gelirse oyları yüzde 50 ve daha üstüne çıkabilir.

Emin misiniz?
İnanın çıkmaması için hiçbir neden yok.

Devletin en sevimsiz yüzüyle bu kadar özdeşleşmiş bir parti?
Siz bugünkü CHP algısıyla ilgili durumu tarif ediyorsunuz. Oysa bakın tüm dünyada seçmeni harekete geçirecek üç duygu vardır: 1-Samimiyet. 2-Korku. 3-Öfke. Samimiyette pozitif duyguları harekete geçirirsiniz onunla insanlar sizin etrafınızda toplanır, ki en büyük etki buradadır. Bu, bugüne kadar CHP’de olmadı. CHP’nin en önemli tabanı “Ülkemde rejim değişecek mi” korkusundan gelen bir taban.

Öfke?

Öfkeyi en iyi AKP kullanıyor. MHP de öyle, tabii aynı zamanda BDP de...
Dolayısıyla CHP’yi kazandıracak asıl strateji ilkinde, yani pozitiflikte. Bunu yapabilecek bir siyasi kişilik CHP’yi ülkenin tartışmasız en büyük partisi yapabilir. Kaldı ki zaten de en güçlü partisi.

Nasıl en güçlü?
Bakın aldığı oyla kıyaslamıyorum bunu, yaptığı etkiyle, kalıcılığıyla, hayatiyetiyle kıyaslıyorum. Anayasa o olmadan yapılamıyor, türban o olmadan çözülmüyor, Kürt açılımı o olmadan tıkanıyor, ille de bir şekilde ona ihtiyaç var. Türkiye’nin genlerinde CHP var.

Sizce CHP bu gücünü çözüme yönelik kullanıyor mu?
Kullanmıyor, çünkü CHP savunmacı bir pozisyonda. Sürekli alarm zilleri çalıyor, sürekli rejime, topluma dönük çok büyük saldırıların olduğundan bahsediyor. Bu strateji seçim kazandırmıyor. Türkiye’ye de bir şey kazandırmıyor. CHP’nin artık “savunma”dan “saldırı”ya geçmesi lazım. Yani “Hadi gelin şu sorunu çözelim” demesi, daha ilerde bir pozisyon alması lazım. Bu da ne demek? Evrensel sosyal demokrat değerlerin tamamını kucaklayan bir noktaya gelmek demek.

Milliyet, Devrim Sevimay ile Soru-Cevap, 17 Mayıs 2010