Siyaset denince
akla ilk gelen kelimelerden biri iletişimdir. İletişimi beceremeyen siyasilerin
ve siyasi hareketlerin başarabildiği tek bir örnek dahi görülmemiştir. Bir
başka ifadeyle söyleyecek olursak, başarmış siyasi liderlerin ve siyasi
hareketlerin başarma nedenlerine bakıldığında hep aynı şeyi görürüz:
İletişimcilerle uzun süreli iş birliği kurabilme başarısı.
Örnegin Margaret Thatcher, Saatchi & Saatchi kardeşlerle çalıştı. Bu sayede İngiltere’de 17 yıllık Muhafazakar Parti
iktidarı mümkün olabildi. ABD’de karanlıklar prensi olarak bilinen Roger Stone, Watergate günlerinden
itibaren Ronald Reagan dahil
Cumhuriyetçi Parti’nin pek çok başkan adayının kampanyasını yaptı.
Ardından aynı Stone çok tartışılacak yöntemlerle ve beklenmeyen şekilde Donald
Trump’ın başkan olmasını sağladı.
Benzer
şekilde Joe Napolitan 30 yılı aşkın
bir süre Amerikan Demokrat Parti kampanyalarına yardım etti.Daha yakın
zamanlardan örnek verecek olursak; David
Axelrod, Chicago’daki yerel siyaset günlerinden beri Obama’nın yanında oldu
ve bu iş birliğinden bir Afro-Amerikalının 2 dönem ABD başkanlığı geldi.
Sözün
özü, siyasette başarı, siyasetçiyi bilen, tanıyan ve onunla uzun süre ilişki
yürütebilen iletişimcilerle mümkün olabiliyor. Machiavelli zamanında da durum böyleydi, Goebbels -Hitler ilişkisinde de böyle oldu.
Erol Olçok ve Erdoğan ilişkisi
Yukarıdaki
örneklere benzer bir ilişki Erol Olçok
ve Recep Tayyip Erdoğan arasında
yaşandı. Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde başlayan
bu birliktelik, Erol’un adını ve amblemini oluşturduğu AK Parti’nin
kuruluşundan itibaren önemli başarılara ulaştı. Erol ile Ak Parti ve Erdoğan’ın
ilişkisi, profesyonel bir ilişki olmaktan öte bir ilişki oldu.
Erol, AK Parti
için bir dava arkadaşı, Erdoğan için ise yoldaş oldu. Erol Olçok ve kurucusu olduğu Arter
Reklam, 2002, 2004, 2007, 2009, 2010, 2011, 2014 ve 2015 sonuna kadar her
seçimde Erdoğan’a ve AK Parti’ye hizmet etti. Erol Olçok bu kampanyalarda elde ettiği sonuçlarla ülkemiz siyasi
iletişim alanının en önemli ustalarından biri seviyesine yükseldi. Erol Olçok ve Erdoğan ilişkisi, Türkiye’nin yakın tarihini şekillendirmekle
kalmamış, yakın çevrenin gidişatını da etkilemiştir dersek mübalağa etmiş
olmayız.
Odaklanmaktan kaynaklanan büyük başarı
Böylelikle
Arter Reklam, bağımsız ve tümden
yerli bir reklam ajansı olarak Türkiye reklamcılık sektöründe özel bir yere
sahip oldu. Çünkü Reklamcılar Derneği
üyeleri arasındaki diğer ajanslardan farklı olarak Arter’in temel odağı siyasi
iletişim oldu. Özetle Arter Reklam, ülkemiz siyasi iletişim tarihinde en çok
seçim kampanyası yöneten, en çok seçim kazanan ve bir siyasi harekete en çok
doğrudan katkı sağlayan ajans olmayı başardı.
Kimi
iletişimciler tarafından küçümsenen, kimilerince çok istendiği halde bir türlü
erişilemeyen, kimilerince de ahlaki nedenlerle karşı olunan siyasi iletişim
alanı, Arter örneğinde görmezden gelinemeyecek bir başarıya dönüştü. Erol Olçok
ve Arter Reklam tek bir alana odaklandılar. O alanda ülke tarihinin en
sürdürülebilir siyasi iletişim ekibi olmakla kalmadılar, aynı zamanda outdoor’dan event organizasyonları
alanına kadar geniş bir alanda önemli ekonomik sonuçlar yarattılar.
Gezi sonrasında
ise, kendilerine yakın kişilerle yeni ekonomik iş birlikleri geliştirerek,
pozisyonlarını pekiştirdiler. Siyasi iktidarın
isteği ve ihtiyacı doğrultusunda ve de o
iradenin katkısıyla dijitalden
medyaya kadar yeni alanlara sirayet ettiler.
Erol sonrası Arter
15
Temmuz gecesi Erol Olçok şehit
edildikten sonra, en çok merak edilen Arter’in ve Erol Olçok’un siyasi iletişimci mirasının ne olacağıydı. Ajans
kapanacak mıydı? İktidar partisi ile ilişkileri devam edebilecek miydi? Yeni
siyasi kampanyaların altından kalkabilecekler miydi?
Kampanyalar
başladığında, Arter’in yoluna devam edeceği anlaşıldı. Abisinin tedrisinden
geçmiş olan Cevat Olçok
başkanlığındaki Arter, iktidar partisinin kampanyasını bir kez daha üstlendi.
Kısa süre içinde onlarca film, basın ilanı, outdoor posterleri ve dijital
uygulamalarla kampanyayı tamamladılar.
Siyasi kampanya
yönetmemiş olanlar bu süreçlerdeki zorlukları; lider siyasi ekiplerin gelgitlerini, onları dengelemenin ve tek bir rotada tutmanın ne denli zor
olduğunu bilemezler. Gördüğümüz kadarıyla Cevat ve ekibi bunu sağladı.
Öte yandan
referandum sürecini yerden yere
vurabiliriz. Sürecin adil olmadığını, iktidarın her türlü kısıtlamayı, her
türlü anti demokratik tedbiri
aldığını ve uyguladığını söyleyebiliriz. Kampanyanın bir devlet kampanyasına dönüştüğünü, kamu kurum ve kuruluşlarının ve
hatta güvenlik güçlerinin kampanyada partizanca
görevlendirildiklerini söyleyebiliriz. Dahası, tarihimizde görülmemiş ölçüde oyların
usulsüz biçimde kullanıldığını ve
YSK’nın son dakika kararıyla millet
iradesinin gasp edildiğini de söyleyebiliriz.
Bunlar muhtemelen
önemli ölçüde de doğrudur. Ama tüm bu değerlendirmeler, kampanyanın profesyonel
tarafında işlerin yine de düzgün kotarıldığını
görmemize engel değildir.
Polaris Ödülleri’nde 4 ödül önemli başarıdır
Arter’in
Referandum için yaptığı “Evet”
kampanyası 24 ülkeyi temsilen 24 kişiden oluşan Polaris Ödülleri büyük jürisi
tarafından, geçtiğimiz ay sonunda (Mayıs 2017) Brüksel’de 4 ödülle ödüllendirildi.
Avrupa Siyasi
Danışmanlar Derneği (EAPC) tarafından düzenlenen Polaris Ödülleri jürisinin 487
kampanya içinden sadece 39’una ödül verdiği düşünülürse bu ödüllerin değeri
daha iyi anlaşılır. Özetle, görünen o ki, Cevat Olçok’un başkanlığındaki Arter,
referendum kampanyasında ilk sınavdan başarıyla çıkmış oldu.
Farkında
olmayanlar için söyleyelim: Polaris Ödülleri’nde Türkiye 4 ödül değil, 8 ödül birden kazandı! Polaris Ödülleri
büyük jürisi, referendumda “Hayır”
cephesi için yaratılan 3 ayrı kampanyaya da 4 ödül daha vererek, adil bir sonuca da imza atmış oldu. Umarız
Türkiye iletişim sektörü olarak gelecek yıllar benzeri başarılara şahit olmaya
devam edebiliriz.
Campaign Türkiye dergisinin Haziran 2017 sayısı için yapılan analiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder