2009 yerel seçimlerinden kısa bir süre önce, Ka-Der yönetim kurulu üyeleri “daha
fazla kadının yerel yönetimlerde yer alabilmeleri için” bizden kampanya
istediklerinde verdiğim tepkiyi hatırlıyorum: “Hangi siyasi düşünceden kadınları kastediyoruz?”
“Her siyasi düşünceden
kadınları”
şeklindeki cevaplarını anlamakta zorlandığımızda, Ka-Der’ciler bize ufak çaplı bir “Demokrasi ve temsiliyet” dersi vermişlerdi. Kadın erkek
eşitliğinde Türkiye dünyada 125’inci sıradaydı. Ülke nüfusunun yüzde 51’i
kadınlardan oluşuyordu ama meclisteki kadınların oranı sadece yüzde 8’di. Yerel
yönetimlerdeki kadın oranı yüzde 2’yi bile bulmuyordu. 81 validen sadece biri
kadındı. Ülkedeki gayrimenkullerin ancak yüzde 9’u kadınlara aitti, vs... Bu
gidişatı değiştirmenin yegane yolu, parlamento ve yerel yönetimlere daha fazla
kadının girmesini sağlamaktı.
Ka-Der’in davasını haklı bulduk. Ve
dernek için çalışmaya karar verdik. O tarihten bugüne birlikte çalışıyoruz.
Yaptığımız kampanyaların tek bir hedefi var: “Siyasi eğilimlerine bakılmaksızın
daha fazla kadının siyasette yer almasına yardım etmek. Bunun için
sürdürülebilir bir baskı kurmak. Siyasi liderleri her seçimde biraz daha
sıkıştırmak. Orta vadede yüzde 50 temsiliyet oranına erişmek”.
2009 yerel seçimlerinde, aday belirleme sürecinde ilk
kampanyamızı lanse ettik. Hiç bir konuda anlaşamayan Baykal - Erdoğan- Bahçeli üçlüsünü kadın meselesinde sonuna kadar
hemfikir olan üç kafadar gibi gösteren “sıfır
bütçeli” “Üçümüz de aynı fikirdeyiz!”kampanyası
TV kanallarında, gazetelerde ve internet sitelerinde yüzlerce kez haber konusu
oldu. Tabii ki, liderler bu kampanyadan etkilenerek kadınlara adaylık
kapılarını hemen açmadılar. Dahası, Devlet Bahçeli “kişilik haklarına saldırı” olduğu iddiasıyla dava yoluna gitti ama
davayı kaybetti. Fakat kampanya iletişim anlamında hedefine ulaşmıştı. Kampanyanın
ikinci ayağı üç liderin tercihlerini özetliyordu: “Üçümüz de erkekleri seçtik!”
2011 Genel seçimleri - "275 Kadın" kampanyası |
2011 genel seçimlerinde Ka-Der yönetimi çıtayı yüzde 50’ye yükselttiğinde kampanyamız
neredeyse kendiliğinden şekillenmişti: “275 Kadın…” İş, eğlence, medya, sanat
ve kültür dünyasından 10 ünlü kadını sözcü olarak kullandığımız bu ikinci
kampanyada “Gerçek demokrasi ve eşit temsil için 275 kadın” milletvekili istiyorduk.
2011 Viral kampanya -Ya kadın olsaydın Tayyip Bey? |
2011 Viral kampanya -Ya kadın olsaydın Kemal Bey? |
2011 Viral kampanya -Ya kadın olsaydın Devlet Bey? |
Kampanyanın viral tarafında siyasi parti liderlerine dokunmayı ihmal etmedik! Viral
kampanya olarak hazırladığımız görselleri sadece kendi kişisel blogumda
yayınladım ve olanlar oldu: 3 görselin üçü birden medyada ve sosyal medyada 2-3
saat içinde çok hızla yayıldı, yılın en önemli “Buzz” hadiselerinden biri oldu.
2011 genel seçimlerinin sonunda Ka-Der
kampanyasının da etkisiyle meclise 79
kadın milletvekili girdi.
Siyasi partilerin içinde aday belirleme süreçleri ile
ilgili “adil demokratik rekabet yolu” açılmadığından 2014 yerel seçimlerinde
hedef kitlemiz yine liderlerden ibaretti. Tek seçici konumundaki parti
liderlerinin alnına post-it’leri yapıştırdık: “Kadın adayları unutma!”
7 Haziran 2015 genel seçimleri öncesinde Ka-Der yönetim
kurulu “liderlerin kadınlar lehine pozitif ayrımcılık sözleri verdiklerini ama
kendi kadın kotalarına bile uymadıklarını” bize anlattılar ve liderlerin kadın
hareketinin sesini duymazdan gelen tavırlarını konu edinen bir kampanya
talebinde bulundu. Kampanyamız böylece şekillendi: “Biz ne söylüyoruz, onlar ne anlıyor!”
7 Haziran seçimlerinin sonucunda meclisteki kadın
milletvekili sayısı 98’e ulaştı. Psikolojik eşik diyebileceğimiz 100 rakamına
dayandı. Bu sonuç kimine göre yetersiz, kimine göre bir başarı. Biz, Avrupa ve
Amerika demokrasilerindeki kadın sayılarıyla kıyasladığımızda sonucun ne denli
önemli bir başarı olduğunu görebiliyoruz. Kurulalı henüz yirminci yılı
dolmadan, Ka-Der “275 kadın” milletvekiline erişmeyi amaçlayan nihai hedefinin
yüzde 35’ine ulaşmış oldu.
Kader'in haklı mücadelesinin sonucu. |
Ka-Der’in toplamda neredeyse sıfır bütçeyle elde ettiği
bu muazzam başarı, haklı bir davaya tutkuyla inanmış çok az sayıda insanın bile
neler başarabileceğinin Türkiye’deki ender örneklerdendir. Ka-der’in bu
başarısına karınca kararınca katkıda bulunan bir ekibin lideri olarak, gelinen
noktayı Abraham Lincoln’ün sözüyle izah etmek isterim: “Belki yavaş yürüyoruz
ama asla geri adım atmıyoruz.”
MediaCat, Agustos 2015 sayısında yayınlanan yazıdan...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder