Necati Özkan ve Seçim Zamanı

11 Mayıs 2011 Çarşamba

Siyasi İletişim ve Strateji

1983 Genel Seçimlerinden beri bu alanda şöyle böyle çalışan; yazan, kafa yoran bir uygulamacı olarak “siyasi iletişim” denen şeyin stratejiyle başladığını söylemem gerekir. Hele ki, siyasi kampanyayı konuşuyorsak!

Her siyasi kampanyada tek ve en önemli etken stratejidir.

28 yıldan çıkardığım en önemli ders budur. Doğru strateji sıradan bir kampanyanın seçim kazanmasını sağlayabilir ama, eğer strateji doğru değilse, parlak ve büyük bütçeli bir kampanyanın dahi başarısız olması kaçınılmazdır.

Ayrıca küçük ama önemli bir nokta daha var: Eğer oturup yazıya dökemiyorsanız bilin ki, bir stratejiniz yoktur.

Doğru bir stratejinin ilkeleri AKP için de, CHP için de, MHP için de aynıdır. Veya bir belediye başkan adayı için de, bir STK başkan adayı için de. Ve hatta bir mahalle muhtar adayı için de.

Cevabı zor olan soru “Strateji nedir” sorusudur. Çoğu kişi için kafa karıştırıcı bir kavram olan “strateji” denen şey hakkında çok şey bulabilirsiniz.

Benim strateji hakkındaki okuduğum en güzel söz “Savaş Sanatı” kitabını yazan büyük usta Tsun Tzu’nun söylediğidir: “Taktiksiz bir strateji zafere giden en yavaş yoldur. Stratejisiz taktik uygulamak ise yenilgiden önce yapılan gürültü patırtıdan ibarettir”.

Neredeyse stratejist sayısı kadar strateji tanımı vardır. Size Kara Harb Okulu öğrencilik yıllarımdan kalma tanımı öneriyorum: “Strateji, mevcut ve muhtemel çevresel unsurları temel alarak sistemli bir yaklaşımla arzulanan sonuca ulaşmaktır.”

Yıllar sonra artık eminim ki, başarılı bir strateji ortaya çıkarmak; sağlam bir içgüdü, sağlam bir siyaset bilgisi ve derinlemesine tarihi bir arka plan gerektiriyor.

Ama mevcut siyasi durumu rakamlarla tarif edebilen, çevresel unsurların niteliklerini detaylı olarak ortaya koyabilen bir araştırmayı klavuz almadan da kazanacak bir strateji yaratabilmek imkansızdır.

Siyasi iletişimde, kampanyanızın başarılı mı yoksa başarısız mı olacağını büyük ölçüde çevresel unsurları değerlendirme gücünüz belirler. Durumu anlamak için, mevcut siyasi ortamı etkileyen unsurları analiz ederek işe başlamalısınız.

Aslında, hangi alanda işe koyulduğunuz çok ta önemli değildir. Siyasette, iş dünyasında, sivil toplum kuruluşlarında, hatta savaşta...

Stratejiniz ne olursa olsun başarılı bir sonuca ulaşmada temel unsur doğru soruları sormaktır:

Hedefinizi net bir şekilde tanımlayabiliyor musunuz? Stratejik planınız o hedefe ulaşmak üzere yazılmış mı? Taktik uygulama detaylarını öngördünüz mü?

(BrandAge, Mayıs 2011 sayısındaki makaleden)


Siyasi İletişim Kuru Gürültü müdür?

Hiç unutmuyorum. 1999 Genel Seçimlerinden hemen önceydi. Ankara Ticaret Odası’nda bir “Siyasi İletişim Konferansı” düzenlenmişti.

Konferanstaki konuşmacılardan biri de bendim. O sabah iki açılış konuşmacısı birden vardı: Biri, oda başkanı Sinan Aygün. Diğeri ise, dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal.

Kürsüye ilk çıkan Sinan Aygün, siyasi iletişimin neden önemli olduğunu kendi bakış açısından anlattı. Aygün’e göre Usame Bin Ladin, küresel siyasi bir marka olmuştu.

Deniz Baykal ise, bayrak yapan, afiş basan, balon üreten “kimi esnafın” kendi cirosunu artırmak için “siyasi iletişim laflarıyla” her seçim öncesinde piyasaya çıktığını, onlara birşeyler yaptırmadan olmadığını, ama bu “siyasi iletişim” meselesini çok da abartmamak gerektiğini buyurdu!

İnanın ki, bunlar ayniyle vaki oldu.

Bugünün siyasi elitinin dikkate değer bir kısmının “siyasi iletişim”den anladığı şey ne yazık ki bu. Onun için, “siyasi iletişim” Türkiye için hala komik bir laf. Komikliği, siyasi iletişimin bir uzmanlık işi olarak algılanmıyor olmasından kaynaklanmıyor sadece. Bir türlü ciddi bir meslek dalına dönüşememesinden de kaynaklanıyor.

Evet, bir taraftan komik. Ama bir taraftan da, “siyasi iletişimi” ve “siyasi iletişimcileri” böyle algılayan o günkü CHP’nin 1999 Genel Seçimlerinde barajın altında kalmış olması ise trajik.

Ne yazık ki, siyasi iletişim bazen kuru gürültüdür.

Eğer mevcut çevresel koşulları ve muhtemel koşulların anlamadan işe koyulduysanız, stratejiyi düşünmeden slogan, amblem vs. peşine düştüyseniz siyasi iletişim kuru gürültüden ibarettir.

Siyasi iletişim danışmanınız olduğu halde, bildiğinizi okumaya devam ediyorsanız, siyasi iletişim sizin için kuru gürültüdür.

Stratejisi olmayan yaratıcı uygulamaları size dayıyorlarsa ve siz de bunları onaylıyorsanız, siyasi iletişim sizin için kuru gürültüdür.

(BrandAge, Mayıs 2011 sayısındaki makaleden.)

7 Mayıs 2011 Cumartesi

CHP Kampanyası ve Strateji

Diğer siyasi partiler henüz ortada değilken, CHP Şubat sonunda profesyonel kampanyaya başladı. CHP, Ocak sonundan itibaren Grey İstanbul ile çalışmaya başladı. 80’li yıllarda SHP’nin Limon kampanyasını yapan Yorum Ajans’ın eski ortağı Mehmet Ural ise ajansa ve partiye strateji danışmanlığı yapıyor.

Raporlar, Projeler...

CHP Genel Merkezi, Şubat başından beri kamuoyuna rapor üstüne rapor, proje üstüne proje sunar konuma geldi. Deyim yerindeyse CHP, topluma birbiri peşisıra “paper”lar üreten bir akademiye dönüştü.

Aile, Gençlik, Çocuk, Sivil Toplum, Doğu ve Güney Doğu, Yeni Ekonomi dahil şu ana kadar 8 rapor yayımlandı. Yenileri ise yolda.

Broşürler, Kataloglar, Reklam Filmleri...

Toplumu segmente ederek, her bir ihtiyaç grubunun derdine derman olmak üzere hazırlanan söz konusu raporlar ayrı ayrı broşürlere konu oldu.

Esnaftan çiftçiye, kadınlardan emeklilere, turizmden spora kadar pek çok farklı seçmen ve ilgi grubunu hedefleyen 20’nin üzerinde broşür ve bir o kadar da kitapçık yayımlandı, yayımlanıyor.

Sanal Alem...

Offline dünyada CHP bu hazırlıkları ve üretimleri yaptırırken, online dünyada da kapsamlı iletişim işlerine girişti.

Her ne kadar İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı zamanında Kemal Kılıçdaroğlu adına gönüllüler tarafından açılmış olan ve bugün 1.000.000’dan fazla takipçisi bulunan Facebook sayfasının gücüne erişmesi imkansız olsa da...

Sonuçları itibariyle her ne kadar 12 Eylül Referandum kampanyası döneminde açılan ve bugün 140.000’den fazla takipçisi olan Twitter hesabıyla kıyaslanma ihtimalinde çok uzak olsa da CHP Genel Merkezi sosyal ağları kullanmak için atağa kalktı.

Facebook, Twitter gibi sosyal medya ortamlarında neredeyse CHP’nin her bir birimi ve her bir il örgütü için sayfalar açıldı. Her bir aday kendi sosyal medya sayfalarını, kendi kişisel web sitesini yayına açtı.

CHP’nin yenilediği kurumsal web sitesinin altında çalışan farklı alt siteler yayına alındı.

Kurumsal Kimlik ve İletişimin Standardizasyonu...

CHP parti tarihinde ilk defa seçim kampanyasıyla ilgili kurumsal standartlar oluşturuldu.

Sloganlara, afiş ve broşür standartlarına karar verildi. Bu standartlar adaylara elden teslim edilen iletişim kitlerinin içinde ulaştırıldı; web sitesi aracılığıyla kamuoyuyla paylaşıldı.

Televizyon Kampanyası

Öte yandan Şubat ayından itibaren CHP’nin reklam filmleri TV kanallarında da yayınlamaya başladı.

Aile Sigortası, CHP Manifestosu, Çocuk Bütçesi, Söz Veriyoruz, İşçi Bayramı, Çiftçi Filmi gibi farklı hedef kitlesi olan filmler çok sayıda kanaldan, yüksek bir toplam reyting (GRP) elde edecek şekilde medyaya dağıtıldı.

CHP’nin TV reklam filmlerinde duygusal tonu yüksek bir dil kullanılırken, tüm dublaj parti lideri Kemal Kılıçdaroğlu tarafından yapıldı.

Kapsamı Geniş, Refleks Hızı Yüksek...

Özetle, CHP kendi tarihinin en kapsamlı ve en büyük bütçeli profesyonel seçim kampanyasını yaptırıyor.

İletişim tek merkezden yönetiliyor. Partinin 13. katı CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak’ın sorumluluğundaki Grey Ajans ekibi tarafından kullanılıyor.

Kurumsal standart oluşturularak referandum döneminde yaşananlar türünden iletişim kazalarının önüne geçilmeye çalışılıyor.

Ve yeni medya boş bırakılmadan orada da varlık gösteriliyor. Örneğin, AKP’nin ilk reklam filminin yayınının üstünden 24 saat geçmeden, bu filme viral filmle karşılık veriliyor. Anlaşılıyor ki, CHP rakip ataklarına karşılık verecek bir takım oluşturmuş.

Bütün bunlar bu kampanyanın iyi ve olumlu tarafları...

Peki Seçmeni İkna Başarısı?

Elbette bu çabaların tek bir amacı var: Seçmeni ikna etmek ve CHP’nin oylarını artırmak.

Tüm bu çabalara rağmen araştırma şirketlerinin verilerine bakarsak ortada büyük bir hata var. Bu verilere göre CHP’nin iki buçuk aydır yapmakta olduğu profesyonel iletişim kampanyasının sonucu sıfır!

Çünkü Ocak ayında pek çok araştırma şirketi CHP’nin seçmen desteğini %25-27 bandında gösteriyordu. Araştırma şirketlerinin en son çalışmalarından çıkan o ki bu destek yerinde sayıyor.

Eğer; Türkiye’deki araştırma şirketleri toptan hata yapmıyorlarsa, yada, hepsi birden rakip partilere angaje değilse, CHP’nin profesyonel iletişim yatırımlarının sonucu dramatik demektir.

Eğer tüm bunlar doğruysa; bir kez daha ortaya çıkacak ki, stratejide yapılan hata, taktik araçlarla düzeltilemez!