Erol Olçok, 20 EAPC Konferansı'nda Dünyanın önde gelen siyasi danışmanlarına kampanyalarını anlatıyor. |
30 Mart 2014 akşamıydı. Ana muhalefet
partisi CHP’nin genel merkezindeydik.
Parti yönetimiyle birlikte son birkaç saatte genel merkeze akan verileri
anlamaya ve yorumlamaya çalışıyorduk. O gün, tüm Türkiye sandık başına gitmiş; yeni
yerel yöneticilerini seçmek için oy kullanmıştı.
Saat 19.00’dan itibaren akan verilerden parti
adaylarının iyi sonuçlar alabileceği umudu doğmuştu. Gece yarısından sonra ise
partinin iddialı kimi adaylarının ya kaybettiğini ya da kaybedebilecek
noktalara gerilediğini gösteren bir tablo oluşmaya başladı. Genel merkezdeki
yöneticilerin çoğu binadan ayrılıp, çeşitli oy sayım ve birleştirme
merkezlerine gitmeye başladılar
Gece saat 01.30 civarında, binada kalan parti yöneticileriyle
oy birleştirmelerinde yaşanan bazı tuhaflıkların nedenlerini ve olası durumları
değerlendirirken cep telefonum ısrarla çaldı. Arayan Erol’du. Bulunduğum odadan
koridora çıkıp telefonu açtım.“Necati Bey
tebrik ederim, çok etkili bir kampanya yaptın. İlk defa karşımızda ne yaptığı
bilen bir ekip gördük. Seni ve ekibini kutlamak için aradım” dediğinde
şaşırdım: “Erol, şaka mı yapıyorsun? CHP
adayları kaybetmeye başladı!” dediğimde cevabı şöyle oldu: “Abiciğim sen işini hakkıyla yaptın. İkimiz de
biliyoruz ki bu iş sadece iyi kampanya işi değil."
Gerçekten önce dalga geçmek için aradığını düşünmüştüm,
ama, sonra anladım ki samimiydi. Centilmence rakibini kutluyordu.
Aslında Erol, benim daha önce kendisine karşı ihmal
ettiğim bir kibarlığı bana hatırlatıyordu. Benim ve ekibimin her hangi bir
seçim kampanyası yapmadığımız ama, kendisinin Ak Parti için önemli sonuçlar
doğuran kampanyalar yaptığı seçim gecelerinde sonuçlar belli olduktan sonra beni
arar ve “Necati Bey beni aramayı yine
unuttun. Abiciğim telefon edip kardeşini neden kutlamıyorsun?” diye muzipçe
hesap sorardı.
Yönettiği ve demokrasinin kaderine şekil veren kampanyalardan
haklı olarak gurur duyuyordu ve bu gururu samimi bir şekilde meslektaş olarak
kabul ettiği insanlarla paylaşmak istiyordu.
x x x
Erol Olçok, Türkiye siyasi iletişim
tarihinde en çok seçim kampanyası yöneten, en çok seçim kazanan ve bir siyasi
harekete en çok doğrudan katkı sağlayan profesyoneldi. Her ne kadar daha önce Refah Partisi kampanyalarında bazı küçük
görevler üstlenmiş olsa da, siyasi danışmanlık kariyerine asıl olarak 1999 Genel
Seçimleri’nde Tansu Çiller
liderliğindeki DYP için yaptığı “Yeter!
Hak Milletin!” kampanyasıyla adım atmıştı. DYP kampanyası Erol’un ilk büyük
kampanyasıydı ama, sonuçsuz kalmıştı.
Çünkü DYP, Erol’un kampanyasına rağmen ancak %12,2 oy alabilmiş ve 5nci parti konumuna gerilemişti. Gerçekten
de mesele sadece “iyi kampanya” meselesi
değildi!
Erol’un asıl kariyeri ve başarısı Recep Tayyip Erdoğan’la tanışmasıyla başladı. Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı
döneminde başlayan bu birliktelik, Erol’un adını ve amblemini oluşturduğu Ak
Parti’nin kuruluşundan itibaren önemli başarılara ulaştı. Erol ile Ak Parti ve
Erdoğan’ın ilişkisi, profesyonel bir ilişki olmaktan çok öteydi. Erol, Ak Parti
için bir dava arkadaşı, Erdoğan için ise yoldaştı.
Recep Tayyip Erdoğan'a sunum yaparken |
Erol Olçok ve kurucusu olduğu Arter Reklam, 2002, 2004, 2007, 2009, 2010, 2011, 2014 ve 2015
yıllarındaki tüm Genel Seçim, Yerel Seçim, Referandum ve Cumhurbaşkanlığı kampanyalarında
Ak Parti’ye ve Erdoğan’a hizmet etti. Erol
Olçok bu kampanyalarda elde ettiği sonuçlarla ülkemiz siyasi iletişim
alanının en önemli ustalarından biri seviyesine yükseldi.
Erol’un mahareti, bu kampanyaları hazırlarken sadece
profesyonel ve teknik bir çalışma ile yetinmemesi, televizyonlardan tanıdığımız
veya akademiden bildiğimiz pek çok sağ ve liberal aydını da çalışmalarına dahil
edebilmesinde yatıyordu. Kampanyalarının fikri ve stratejik planını
oluştururken, bu kesimlerle ve hatta Ak Parti’ye yakın medya kuruluşlarının
tamamının en tepe yöneticileriyle istişarelerde bulunuyor ve
ülkenin nabzını anlamaya çalışıyordu.
Önemli seçim kampanyalarında, ülkemiz
reklam sektörünün bilinen bazı önemli isimlerinin fikirlerinden de yararlanmayı
becerdi. Erol’un dahil olduğu ve bir maestro gibi yönetebildiği bu ilişkiler
bütünü, kendisine aynı zamanda seçim kampanyalarının medya ayağını, manşetlere
kadar yönetebilme konusunda eşşiz fırsatlar yaratabiliyordu.
Erol Olçok, yurt içinde Ak Parti’nin tüm kampanyalarına
imza atarken, yurt dışında da çok sayıda uygulama yapma imkânı buldu. 2005,
2008 ve 2009 yıllarında Irak Türkmen
Cephesi ve Irak İslam Partisi kampanyalarında
çalıştı.
12 Eylül 2010 Anayasa Referandum kampanyasında |
2007 yılında Gürcistan başkanlık kampanyasında ABD
yanlısı Mihail Saakasvili’nin
kampanyasında rol üstlendi. 2008 ve 2012 yıllarında ise Malezya’nın İslamcı
muhalif lideri Enver İbrahim’in (Keadilan) kampanyalarında görev aldı.
Tüm bu yabancı ülkelerin yanında Kuzey Kıbrıs’ın ayrı bir yeri ve önemi vardı. Erol Olçok ve Arter Reklam
KKTC siyasetinde birbirinden farklı taraftaki
partilere ve liderlere hizmet etti. Hem merkez sağ alanın en eski ve büyük partisi
UBP'nin, hem merkez solun adresi CDP'nin, hem de bir liberal sağ parti
olarak kurulan ÖRP'nin kampanyalarında
Erol ve ekibinin aktif rolleri oldu. Erol’un KKTC siyasetinde üstlendiği bu rol, bir kampanya yöneticiliğinden
çok daha derindi. KKTC siyasetinin
pek çok iç krizinde veya Türkiye ile sorunlu dönemlerinde Erol Olçok bir tür moderatör gibi davranabiliyordu. Kimi hallerde KKTC hükümetlerinin Ankara ile olan problemlerinde devreye
girdi. Veya Ankara’nın Kıbrıs siyaseti ile ilgili gayri resmi
elçisi gibi çalıştı.
x x x
Erol ile KKTC’de
bir kampanyada aynı siyasi parti için birlikte çalıştık. Biz kampanyanın strateji
ve medyasını yönetirken, Erol ve Arter
Reklam sahasını ve etkinliklerini yönetmişti. Bir kez de yurt içindeki bir
kampanyada yardımlaştık.
Mayıs 2015, İstanbul Levent'te düzenlenen 20. EAPC konferansı. |
Erol benim davetimle Avrupa Siyasi Danışmanlar Derneği’ne (EAPC) üye olmuştu. EAPC’nin
üyesi olarak kaldığı 6 yıl boyunca yurtdışındaki toplantı ve
konferanslarımızdan hiç birine katılamadı. Ama bu derneğin başkanlığını
üstlendiğim dönemde, Mayıs 2015’te Istanbul’da
organize ettiğimiz 20. EAPC Konferansı’na
yine benim davetimle konuşmacı olarak katıldı. 200’ü aşkın yabancı ve yerli
katılımcıya seslendi.
Konuşmasında, hayatı boyunca toplam 3 konferansta
konuştuğunu, her üçüne katılmayı da davetleri bizzat ben yaptığım için kabul
ettiğini açıklamıştı. Dediği doğruydu. Kamusal alanda nadiren görünmeyi tercih eden bir iletişimciydi.
x x x
17 Haziran 2016 Pazar günü ikindi vaktinde, Altunizade’deki İlahiyat Camii’nin merdivenlerinden çıkarken Erol’un 30 Mart 2014
gecesi yaptığı centilmenlik geldi aklıma. O gece komplekssiz bir şekilde
rakibini arama ve kutlama inceliği gösterebilmişti.
Gözü dönmüş FETÖ’cü
generallerin planladığı, Türkiye’yi kana bulayan darbe girişiminde Erol ve 16
yaşındaki evladı da 250’ye yakın vatandaşımız gibi, askerlerin açtığı ateşte
hayatlarını kaybettiler. Erol’u ve oğlu Abdullah
Tayyip’i son yolculuklarına uğurlamak için düzenlenen cenaze namazına oğlumla birlikte katıldık.
Cenaze töreni, 15 Temmuz kalkışmasının ülkede yarattığı
kaotik iklimde gerçekleşti. Olağanüstü güvenlik önlemlerine rağmen, kendisini
tanıyan tanımayan binlerce insan Erol’u ve oğlunu ebediyete uğurladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, belki de tüm siyasi hayatındaki
en acı günlerden birini yaşamanın verdiği yoğun duygularla, sözlerini
tamamlamakta zorlandı.
Türkiye’nin önemli dönemeçlerinde demokratik parlamenter
siyasetin işlemesinde değerli görevler üstlenmiş bir iletişim profesyoneli olan
Erol Olçok ve oğlu Abdullah Tayyip, bu ülke tarihinin en
karanlık gecelerinden birinde demokrasi şehidi oldular.
Allah rahmet eylesin.
MediaCat'in Ağustos 2016 sayısı için yazdığım yazı.