Dün yakın tarihimizin en çalkantılı yılını
geride bıraktık. 2014, sadece yakın tarihimizin değil, muhtemelen 91 yıllık
Cumhuriyetin en sıradışı yıllarından biriydi. 17 – 25 Aralık operasyonlarıyla
zaten sıradışı bir yıla gireceğimiz anlaşılmıştı. Ama yolsuzluk
soruşturmalarının hükümet tarafından sıradışı şekilde durdurulmasıyla, ülkede
işler daha da sıradışı hale geldi.
Ocak – Mart arası sosyal medya vasıtasıyla
yayınlanan tapelerden öğrendik ki, ülkemizde ki organize işler zannettiğimizden
daha organizeymiş. Olan biteni online bir soap opera dizisi gibi izledik ve her
gün bir bölümü yayınlanan tapeleri dinledikçe insanlığımızdan utandık.
2014’te sıradışı iki seçim birden yaşadık : %
90’lara varan sıradışı katılım oranıyla tamamlanan yerel seçimler ve ülke
tarihinde bir ilk olan cumhurbaşkanlığı seçimleri.
Tüm bunlara bir de AKP ile Cemaat arasındaki
büyük kapışmayı eklersek 2014’ün sıradışılığını daha net anlayabiliriz.
TÜRKİYE DEMOKRASİSİ DUVARA TOSLADI
2001 yılında yaşananlar Türkiye ekonomisi
açısından ne ifade ediyorsa, 2014’te yaşananlar da Türkiye siyaseti için aynı
şeyi ifade ediyor.
Nasıl 2001’de
Türkiye ekonomisi daha fazla sürdürülemez bir noktaya gelip duvara tosladıysa,
Türkiye siyaseti de 2014’te artık sürdürülemez bir noktaya geldi ve duvara
tosladı. Neticede 2014 yılı itibariyle Türkiye’de demokrasi tam bir “illüzyona”
dönüştü. Artık, bu ülkede özgürlüklerin değil yasaklamaların, devlete güvenin
değil korkunun hakim olduğu, hukukun değil, keyfiliğin geçerli olduğu “görünüşte”
bir demokrasiden bahsedebiliriz.
Bu öylesine aleni
bir illüzyon ki tüm 2014 yılı boyunca, seçimlerden günlük hayata, medyadan
hukuka kadar her tarafta yansımalarını gördük.
DEVLET VE SİYASET “RUTİN DIŞINA” ÇIKTI
Devlet ve siyaset Süleyman
Demirel’in meşhur sözüyle “rutin dışına” çıktı, çıkarıldı.
Cumhurbaşkanı dahil iktidarı elinde bulunduran güçler Anayasa’nın amir
hükümlerine uymadıkları gibi, hukuku uygulaması gereken bürokratik makamlar
bile artık hukuku sallamaz noktaya geldi. Gerek yerel seçimlerde, gerekse
Cumurbaşkanlığı seçimlerinde, YSK, mülki idare ve medya, alenen işlenen
hukuksuzlukları sadece seyretmedi, uygulayıcısı ve ortağı oldu.
Türkiye
demokrasisinde, siyasetinde ve devlet yapısında açılan bu tahribatın tamiri
onlarca yılı alacaktır.
2014’te Türkiye’de siyaset bir demokratik rekabet ve yarış alanından çok
bir savaş alanı gibiydi. Taraflar ve destekçileri “kavgada
yumruk sayılmaz” psikolojisi içerisinde davrandılar. Bu psikoloji devlet
kurumlarına, medyaya, siyasete güveni daha da aşındırdı ve geleceğe dönük
karamsarlıkları artırdı.
Türkiye’de zaten aşırı bir kutuplaşma,
siyasetin “kimliklere sıkışması” gibi bir realite vardı. 2014’te
durum bunu da aşarak “pozisyonlara sıkışma” noktasına geldi. Siyaset
yapmak, içinde bulunulan kesimin
aldığı taktik pozisyonları her ne pahasına olursa olsun savunmaktan ibaret bir
şeymiş gibi algılanır oldu.
Oysa demokratik siyaset kimliklere, alınan taktik pozisyonlara değil, ilke ve
değerlere, fikir ve projelere odaklanmayı gerektirir.
TEK İHTİYACIMIZ DEMOKRASİ VE UZLAŞMA
2015 seçimlerine giderken siyaseti
normalleştirmek, toplumsal huzuru sağlamak, birleştirici, kaynaştırıcı,
bütünleştirici olmak ve kendi çekirdek seçmeniyle tam anlamıyla barışabilmek
yolunda atılacak adımlar bütün siyasi partiler açısından anlamlı ve değerli
olacaktır.
Evet, siyasi kutuplaşma ve saflaşmanın
tabanın konsolidasyonu açısından, oy getirme açısından avantajları var. Ancak
bunlar sonsuza kadar elde edilebilecek avantajlar değil. Bu açıdan maksimum
sınırlara ulaştık. Artık bu toplum daha fazlasını kaldıramaz.
Evet, yüzlerce cana malolan maden kazaları,
ölümlü inşaat kazaları, 6-7-8 Ekim, Cizre vb derinlemesine soruşturulması
gereken olaylarla dolu olumsuzlukları geride bıraktık. Ama derin bir “ohh çekebilme” duygusundan henüz çok
uzağız. Çünkü başta Kürt meselesi olmak üzere 2014 yılının çözüme
kavuşturulamamış tüm sıradışılıkları bu yıl da hayatımızı etkilemeye devam
edecektir.
Cıvataları yerinden çıkarılmış devlet
sisteminin, her bir ferdi için adil yarış koşullarının ve umudun yok edildiği
bu toplumun ihtiyacı olan tek şey; demokrasi ve uzlaşmadır. 2015’in bu
konularda daha iyi bir günler getirmesini diliyoruz.
Radikal, 1 Ocak 2015